MİT'in Almanya’da kapsamlı
istihbarat faaliyetlerinde bulunduğunun ortaya çıkması Ankara-Berlin
hattında yeni bir krize yol açtı. Alman Güvenlik uzmanı Dr. Bernd Liedtke,
skandalın perde arkasını ve bundan sonra yaşanabilecek gelişmeleri DW Türkçe'ye
değerlendirdi. Liedtke, Türkiye kökenlilerin yoğun olarak yaşadığı Kuzen
Ren-Vestfalya eyaletinde 40 yıldan uzun süre polis teşkilatında görev yapmış,
Türkiye’deki güvenlik birimleri üzerinde akademik araştırmalar yürüten, aynı
zamanda Almanya’da uyum ve güvenlik konularındaki çalışmalarıyla tanınan bir
isim.
DW Türkçe: Türkiye Almanya'da istihbarat
faaliyetleri yürütüyor mu?
Dr. Bernd Liedtke:
Türkiye yıllardır Almanya’daki Türk toplumu içerisinde faaliyet yürütüyor, bu
casusluk olarak da tanımlanabilir. Alman makamları bundan şüpheleniyor ya da
biliyorlardı ve bu faaliyetlere göz yummayı tercih ettiler. Bu faaliyetler yeni
değil ama yoğunluğu arttırıldı.
DW Türkçe: MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın BND Başkanı
Bruno Kahl’a verdiği dosyanın içerdiği bilgilerin, fotoğraf ve video
kayıtlarının, Türkiye’nin Almanya’da yürüttüğü istihbarat faaliyetlerini gözler
önüne serdiği, bizzat belgelediği belirtiliyor. Türk tarafı bunu neden yapmış
olabilir?
Liedtke:
Fidan’ın bunu hangi niyetle yaptığını bilmiyorum. Türk istihbarat teşkilatının
saflığı mı yoksa bir strateji mi? Bilmiyorum. Ama çok, çok tuhaf olduğu kesin.
DW Türkçe: Alman hükümet üyeleri ve istihbarat
kuruluşları uzun süredir Türkiye’nin faaliyetlerinden rahatsız olduklarını
açıkça ifade ediyor. Buna rağmen Türk tarafının böyle bir dosyayı iletmesi
bunun ne şekilde yorumlanabileceğini umursamadığı anlamına gelebilir mi?
Liedtke:
Ben de Türkiye’nin bunu umursamadığı kanaatindeyim. Türkiye’nin diaspora
politikası zaten yıllardır aynı. Türkiye, Türk vatandaşı olsun olmasınlar,
Türkiye kökenlilere yurttaş olarak bakıyor. Bu nedenle başkonsolosluklardan da
yapılan casusluk yeni bir durum değil. Yurtdışı Türkler Başkanlığı diye bir
kurum var. Bu kurumun görevi diasporadaki Avrupalı Türklerle ilgilenmek. Bu
nedenle Türkiye kökenliler gözetim altında ve hükümet politikalarına ve daha
doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarına biat etmeleri bekleniyor. Bu
bakış açısı ışığında Türkiye gözetlemeyi, izlemeyi meşru görüyor.
DW Türkçe: Verilen listede Sosyal Demokrat Partili
Federal Meclis milletvekili, Türkiye-Alman Dostluk Grubu Başkanı Michelle
Müntefering ve Hristiyan Demokrat Partili bir eyalet milletvekilinin de
isimlerinin yer aldığı yönünde haberler var. Ne diyorsunuz?
Liedtke:
Bu inanılmaz. Nutkum tutulmuş durumda, şaşkınlık içerisindeyim. Kendisini
kişisel olarak da tanıyorum. Kendisi Türkiye’yi çok iyi tanır, yüzü Türkiye’ye
dönük olan bir kadındır. Sosyal Demokrat Partili ve CHP’ye yakın, AKP’ye
eleştirel bakan bir isim. Belki bu, bu durumu açıklıyordur.
DW Türkçe: Gülen konusunda iki tarafın görüş ayrılığı
açık. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Liedtke:
Ben darbe girişiminden bir yıl önce, yaptığım sunumlarda, Gülen hareketinin
Almanya’da Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izlenmemesinin şaşılacak bir
durum olduğunu söylemiştim. Fethullah Gülen kitaplarında açıkça İslami bir
demokrasi istediğini, Almanya’da dâhil güçler ayrılığına karşı olduğunu ifade
ediyor. Bu nedenle Almanya’daki eğitim kurumları sadece eğitime değil,
ağırlıklı olarak endoktrinasyona da hizmet ediyor. Bu nedenle tartışma hiç
hoşuma gitmiyor, BND Başkanı’nın Gülen hareketini bu kadar olumlu bir yere
konuşlandırması beni şaşırtıyor. Gülen hareketi artık nihayet gözetim altına
alınmalı.
DW Türkçe: Türkiye’nin istihbarat faaliyetleri
biliniyor diyorsunuz. O zaman Almanya’da istihbarat faaliyetlerine karşı
koymada sorun mu var yoksa Almanya bu meseleyle nasıl baş edileceği mi
bilmiyor?
Liedtke:
Bu meseleyle nasıl başa çıkılacağı bilinmiyor. Ayrıca son yıllarda görmezlikten
gelmek tercih edildi, görmek istenmedi.
DW Türkçe: Türk tarafının verdiği dosya ışığında
Almanya’da bu istihbarat faaliyetlerinin kimin tarafından, ne zaman, nerede
yürütüldüğünün ortaya çıkarılabileceği belirtiliyor. Bu süreç nasıl işler ve
nasıl sonuçlanabilir?
Liedtke:
MİT’e çalışan 6 bin muhbir olduğunu okudum. Bu kişiler Türk toplumu içerisinde
yer alıyor. Bu bulgu sadece arınmayı değil konunun aydınlatılması zorunluluğunu
da beraberinde getiriyor. Ve Türkiye’nin faaliyetleri artık son bulmak zorunda.
Türkiye’ye neyin mümkün olduğunu ve neyin olmadığını açıkça söylemek gerekiyor.
Mülteci mutabakatı nedeniyle bunun yapılmadığı izlenimini taşıyorum.
DW Türkçe: Federal Başsavcılık soruşturma başlattı. Öte
yandan Almanya’nın bilgisi dâhilinde burada görev yapan, akredite Türk
istihbaratçıların sınır dışı edilmesi yönünde çağrılar var… Bu süreç
nasıl gelişir?
Liedtke:
Federal Başsavcılık soruşturma başlattı. Bu yönde siyasi baskı olduğunu da
tahmin ediyorum. Eğer suçları kanıtlanırsa, ilgili kişilerin sınır dışı
edilmesi gerekir. Ama Alman siyasetinin buna yanaşmadığı, ürktüğü yönünde
izlenime sahibim. Lütfen 90’lı yıllarda, Alman otoyollarındaki gösterileri, PKK
yanlılarının otoyolları kapattıkları dönemi hatırlayın. Alman hükümeti binlerce
Türkiye kökenlinin sokaklara çıkmasından, iç barışın tehlikeye sokulması
ihtimalinden çekiniyor. Bu nedenle sınır dışı etmek yerine daha kısa, daha
sakin yol tercih ediliyor. Doğrusu sınır dışı edilmeleridir ama bunu şu an
olası görmüyorum.
DW Türkçe: Türklerin sokağa çıkması endişesinden söz
ettiniz. Bu kulislerde çok dile getiriliyor. Kaygının kaynağı ne?
Liedtke:
Görüşmelerde bunu sürekli duyuyoruz. Bu Alman hükümetinin de kaygısı.
Almanya’da gösteriler düzenleneceği ve kentlerimizde iç barışın zarar göreceği
yönünde… AKP yanlıları gergin ve iyi örgütlü olarak görülüyor. Büyük korku
Almanya’da şiddete de evrilmesinden endişe edilen gösteriler düzenlenmesi.
Siyasetin büyük endişesi işte bu.
DW Türkçe: Bu gerilimin güvenlik ve istihbarat
birimleri arasındaki işbirliğine etkisi ne olur?
Liedtke:
İstihbarat teşkilatları arasındaki işbirliğinin ağır zarar gördüğü kanaatindeyim.
Bunun istihbarat paylaşımına etkisi olduğunu, İslamcı teröristler hakkında
bilgilerin bugüne kadar olduğu gibi Türkiye tarafından akmayacağı
kanaatindeyim. Fidan açısından bu büyük bir güven bunalımı, bu kendisi için
olduğu kadar MİT için de çok ağır bir durum. Bunun Türk-Alman ilişkilerine
etkileri olacaktır. AKP Almanların canını acıtmak için vesile arayacaktır. Bir
şey gelecektir. Bundan şüphem yok. Karşılıklı can acıtma süreci devam edecek,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çekmecesinde hazır tuttuğu bir şeyler olduğundan
eminim.
© Deutsche Welle Türkçe
Değer Akal / Berlin
29.03.2017