Ankara ve İstanbul’da seçim çalışmalarının nasıl yürüdüğünü ayrıntılı olarak gördüm. Ve diyeceklerim var.
Defalarca seçim yaşadık. Çok referandumdan geçtik. Baştan söyleyeyim ki bu kez farklı şeyler oluyor. Çok sayıda farklı şey hem de çok sayıda acayiplik...
Eee, sebepsiz değil tabi. Ama önce acayiplikler ve farklılıklar...
Önceki hiçbir seçimde olmadığı kadar hırsa tanık oluyoruz.
Bu denli yasalar çiğnenmemişti.
Devlet olanakları bu denli fütursuzca kullanılmamış, devlet faaliyetleri, açılışlar, törenler, toplantılar, bu denli suistimal edilmemişti.
Hiçbirinde bu denli saldırganlık yoktu. En ağırbaşlı, en kucaklayıcı, en birleştirici ve en tarafsız olması gereken konumdakiler, ağza alınmayacak küfürler ediyor, milleti yerlere atıp üstünde tepiniyorlar.
81 il ve 970 ilçenin on binlerce billboardlarını kapattılar. Tek yanlı propaganda. Karşı taraf hasbelkader asacak bir yer bulmuşsa, hemen tırmalayıp yırtılıyor. On binlerce pankart, milyonlarca flama. Harcanan para 5 fabrika inşasına yeter demiştim, yanılmışım. Sadece İstanbul sokaklarını kirletenlerle 5 büyük fabrika yapılırdı.
Sonra arabalar, anonslar, bağırtılar.
Sonra, 40 televizyondan neredeyse 24 saat tek yanlı propaganda. Her gün en az iki miting ya da toplantının naklen yayını.
Bütün masraflar devletten. Milletin vergileri, devlete emanet edilen paralar yani.
Devlet arabaları, devletin binaları, kurumların olanakları. Her beldeye bir açılış uyduruluyor.
Arkasından gelsin devlet olanakları ve gelsin propaganda.
KANUN KİTAP AYAKLAR ALTINDA
Talimatlar uçuşuyor. Öyle ki, göz gözü göremez olmuş. Valiler, kaymakamlar, kamu yöneticileri, milli eğitim müdürleri, fabrika müdürleri, belediye başkanları, daire başkanları, şube müdürleri, sonra taşeron şirket yöneticileri, bölüm şefleri, sonra ustabaşılar, ustalar...
Sonra müftüler, sendikacının yandaş olanı...
Okullar tatil ediliyor, fabrikalar durduruluyor, madenci stop ettiriliyor, makinist fren yapıyor...
Sonra bedava belediye otobüsü, bedava metro... Taşeron işçileri, baretleriyle madenciler, memurlar, öğrenci dolduruluyor tıka basa...
Nefessiz söylenen küfürlerden, uçuşan talimatlardan katliamları bile görmüyorlar.
Bursa’da doldurulmuş kadın işçiler, Ankara’ya “evet” toplantısı için. Araba devriliyor, 7 ölü, 33 yaralı. Dönüp bakmıyor, ailelerden, sendikadan ve milletten özür bile dilemiyorlar. “Durmak yok, yola devam.”
Seçim kurulu sermiş yatağı, toplu uykudalar. Ortalık suç yaylası. Hiçbir seçimde bu kadar suç işlenmemiş. Cumhurbaşkanı, başbakan, hükümet, vali, belediye başkanı, müftü, televizyonlar, RTÜK... Seçim Kanunu'na uyan yok. Kanun kitap ayaklar altında.
YSK UYKUDA
YSK uykudayken bir katliam haberi de Adana’dan geliyor. Vali okulları tatil etmiş. Milli eğitim mitinge çağrı yapmış. Kozan’dan doldurmuşlar öğrencileri. Araba takla atıyor. 3 ölü, 16 yaralı.
“Yola devam” diyorlar panikle.
Vali pişkin, milli eğitim yetkilileri pişkin, YSK da pişkin.
AKP'ye sesini çıkarmayan, vali talimatlarını, okul tatillerini görmeyen, devlet olanakları ile seçim mitingi yapılmasına, devlet faaliyetlerinin seçim için suistimal edilmesine gıkını çıkarmayan, -pardon- uykuda olduğu için görmeyen YSK’yı, TMMOB'un Mersin’de kendi binasına astığı “hayır” pankartı, şıppadanak silkindirip uyandırmış. Kaplan gibi atılmış pankartın üstüne, cartttttt diye indirmiş aşağı.
Bir de, CHP Çankaya İlçe bozmuş YSK’nın uykusunu. Kendi binalarına pankart asmışlar. Bakar mısınız münasebetsizliğe (!). Gökçek’in kaplan vinççileri çıkmış hemen ortaya, “sen uyu biz hallederiz” demişler YSK’ya ve cartttttttt.
Daha neler neler...
Parti liderlerini “eli kanlı” diye suçlayıp hedef göstermeler, beş vakit “terörist” diye milleti paylamalar, toplantı elektriğini kesmeler, toplantı basmalar, konferansçı yumruklamalar, silah göstermeler, hatta ateş açmalar, bildiri dağıtana satırla saldırmalar.
N’oluyo beyler? Bu hırçınlık niye?
Söyleyeyim bari.
Benden duymuş olmayın, AKP’nin düşüşü başladı. Daha önemlisi, durduramıyorlar. “Evet” çıksa bile, düşüş sürecek. Panik, hırçınlık, bunca masraf, küfürler ve yasa dışılık, düşüşü gördükleri ve durduramadıkları için.
Bir sır daha, aramızda kalsın ama. Eğer “hayır” çıkarsa, düşüş daha da hızlanacak. Altı aya kalmadan eriyip muma dönerse şaşırmayın.
Görünen köy bu!
Mehmet AKKAYA
Aydınlık/12.04.2017