9 Nisan 2017 Pazar

2010 Referandumu: 'Evet', 'Hayır' ve 'Boykot' Cepheleri Ne Demişti?

Taraf;13.09.2010


Türkiye'nin tarihinde referandum sandığı bugüne kadar altı kez kuruldu. İlk olarak 1961 Anayasası, ardından da 1982 Anayasası halkoyuna sunuldu. 1987 yılında, dönemin yasaklı siyasetçilerinin politik hayata dönüp dönmemeleri halka soruldu. 1988'de, yerel seçimlerin bir yıl erkene alınıp alınmaması konusunda referanduma gidildi. 2007'de sandık, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere bazı anayasa değişiklikleri için kuruldu. 2010'da ise kapsamlı bir anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Bu yazı dizisinde, Türkiye'nin bugüne kadarki en önemli referandumları olan 1961, 1982 ve 2010 referandumlarının tarihini aktarıyoruz.

'2. Cumhuriyet'in anayasası'nın oylandığı 1961 referandumu
Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu bir grup subay, 27 Mayıs 1960'da bir darbeyle yönetime el koyup, 10 yıllık Demokrat Parti (DP) iktidarına son verdi.
Yasama ve yürütme yetkileri bu subaylardan oluşan Milli Birlik Komitesi'ne (MBK) aktarıldı.
Yönetimi ele geçiren subaylar, 27 Mayıs günü İzmir'de izinde bulunan Orgeneral Cemal Gürsel'i Ankara'ya getirdi ve kendisine birçok yetki vererek ülkenin başına geçmesini sağladı.
Gürsel aynı günün ilerleyen saatlerinde, bir grup anayasa hukukçusunu yanına çağırarak yeni bir anayasa hazırlanması için ilk adımı attı.
İlerleyen aylarda bir ayağı MBK bir ayağı Temsilciler Meclisi olan Kurucu Meclis kuruldu.
Kısa süre sonra Kurucu Meclis'e bağlı olarak kurulan Anayasa Karma Komitesi yeni anayasa hazırlama çalışmalarına başladı.
Komitede hem askerler hem de Emin Paksüt, Muammer Aksoy, Turan Güneş, Tarık Zafer Tunaya, Coşkun Kırca, Mümtaz Soysal, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi anayasa hukukçuları vardı.
Haftalar içinde hazırlanan anayasanın halk oyuna sunulmasına karar verildi.
Kampanya döneminde Milli Birlik Komitesi üyeleri, Cemal Gürsel halkı "Evet" oyuna davet ediyor, CHP aktif kampanya yürütüyordu.
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve Yeni Türkiye Partisi (YTP) dışında, Orgeneral Ragıp Gümüşpala liderliğinde kurulan Adalet Partisi (AP) "Evet" oyundan yana olduğunu açıklamıştı.
AP yönetiminin bu tavrı, partinin kapatılmasını önlemek için düşünülüyordu.
Gürsel bir konuşmasında AP'yi 'küçük hesaplar peşinde olmakla' suçladı. 

12 Temmuz tarihli Hürriyet gazetesi. Cemal Gürsel'in açıklamasını aktarıyor: Türk milleti asaletini gösterdi.

11 Temmuz tarihli Tercüman gazetesinin ana sayfa manşeti: 6 milyon evet, 3 milyon hayır

Hazırlanan anayasa 9 Temmuz 1961'de halkoyuna sunuldu.
Bu anayasa, MBK üyeleri ve dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından "2. Cumhuriyet'in anayasası" olarak adlandırıldı.

Sürpriz sonuç: Yüzde 61.7 'Evet', Yüzde 38.3 'Hayır'

Katılım oranının % 81 olduğu referandumun sandıkları açıldığında "Hayır" oyları tahmin edilenden çok daha yüksek çıktı.
Sonuçlara göre halkın yüzde 61.7'si anayasaya "Evet", yüzde 38.3'ü ise "Hayır" oyu vermişti.
Ortada etkili bir hayır kampanyası olmamasına rağmen ortaya çıkan bu sonuç şaşırtıcı bulunmuştu.
Birçok siyasi analiste göre "Hayır" oyu verenler, DP'nin sürecin dışında tutulması ve Yassıada yargılanmalarına tepki olarak bu tercihi yapmıştı.

'Hayır'a en fazla destek Ege'den çıktı, İzmir 'Hayır' dedi

Hem il hem de ilçeler bazında bakıldığında "Hayır" oylarının en yüksek olduğu bölge Ege Bölgesi oldu.

En yüksek Evet oyları Kürt illerinden, ilk sırada Mardin var

Evet oylarının en yüksek çıktığı kentler ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Kürtlerin yoğun yaşadığı kentler oldu.
Sosyal devlet, Anayasa Mahkemesi, grev hakkı, TRT ve üniversitelere özerklik
Peki, kabul edilen yeni anayasa, bir önceki anayasa olan 1924 Anayasası'na kıyasla ne tür değişiklikler içeriyordu?
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti'nin tanımına "sosyal devlet" ibaresi eklenmişti.
TBMM ise iki meclisli bir yönetime geçiyordu.
1961 Anayasası'nın önde gelen değişiklikleri şunlar oldu:
§  Sosyal devlet kavramı eklendi
§  Güçler ayrılığı sağlandı
§  TBMM, Senato ve Millet Meclisi olmak üzere ikiye ayrıldı
§  Anayasa Mahkemesi kuruldu
§  'Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmezidirler' hükmü eklendi
§  İşçi ve memurlara sendika kurma hakkı ile grev hakkı verildi
§  Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu
§  Üniversiteler ve TRT'ye özerklik verildi
§  Önceden izin almaksızın dernek kurma hakkı ve gösteri, protesto yapma hakkı güvence altına alındı

1961 halkoyuyla kabul edilse de anayasa ile ilgili tartışmalar 1960'lar ve 1970'lerde bitmeyecekti.
Türkiye'de bir kesim bu anayasayı çoğulcu demokrasi, hukuk devleti, özgürlükler ile çalışanların hakları açısından çok ileri görürken bir kesimse darbeyle getirilmiş ve Türkiye'nin yapısına uygun olmayan bir anayasa olarak eleştiriyordu.
1961 sonrasındaki süreçte anayasaya yönelik eleştirilerin ana merkezi AP olacaktı.
12 Mart 1971'deki muhtırayla gelen darbenin ardından 1961 Anayasası'nda bazı değişikliklere gidildi.
Bakanlar Kurulu'na Kanun Hükmünde Kararname çıkartma yetkisi verilmesi, TRT'nin özerkliğinin kaldırılması, üniversitelerin özerkliğinin azaltılması, memurlara sendika hakkının kaldırılması bu değişikliklerden bazılarıydı.
12 Eylül 1980 darbesi ardından ise Mili Güvenlik Konseyi 1961 Anayasası'nı tamamen yürürlükten kaldırdı.
Darbenin lideri Kenan Evren ilerleyen yıllarda 1961 Anayasasını şöyle yorumlayacaktı:
"O Anayasa bize bol geldi; içinde oynamaya başladık".
Anayasanın içinde 'oynanmasıyla' ortaya, referandumda büyük oranda bir evet oyuyla kabul edilecek olan 1982 Anayasası çıkacaktı.

1982 referandumu: Mavi, Beyaz'a karşı
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, TSK'nın emir-komuta zinciri içinde yönetime el koyduğu 12 Eylül 1980 günü radyo ve TV'den yaptığı daha ilk konuşmasında yeni bir anayasanın sinyalini vermişti.
Ülke yönetimini ele alan Milli Güvenlik Konseyi, hızla 1961 Anayasasından kurtulmak için hazırlığa girişti.
Askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi yeni anayasayı hazırlamakla görevlendirildi.
Metnin halkoyuna sunulmasına karar verildi.
Bunun üzerine Kenan Evren, 7 Kasım 1982'de yapılacak 'Anayasa'yı tanıtma gezilerine' çıkıp Türkiye'nin dört yanında kalabalıklara hitap etmeye başladı.
Kenan Evren, gittiği kentlerde kitlelere seslenirken, 12 Eylül öncesindeki çatışma dönemine dönülmek istenmiyorsa, "Evet" oyu verilmesi gerektiğini söylüyordu.
Evren konuşmalarında "Hayır" cephesini eleştirirken 'teröristlerin, dış güçlerle işbirliği yapanların, vatan hainlerinin', "Hayır" kampanyası yürüttüğünü öne sürüyordu.
























Behiç Ak'ın 6 Ekim 1982'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ve maviye yönelik baskıyı hicvettiği karikatürü.

Kenan Evren konuşmalarında mavinin propaganda için kullanımına kızıyordu.
Evren referandumdan hemen önce yaptığı konuşmada mavi rengin "Hayır"cılar tarafından kullanımını şu sözlerle eleştirecekti:
"Sinsice neler neler söylemiyorlar sevgili vatandaşlarım. Atatürk'ün gözlerinin renginin mavi olup, mavi baktığından tutun da denizin mavi sularında serinleyen, gökyüzünün maviliklerinde huzura kavuşulacağına kadar mavi rengi ima ederek güya parlak buluşları ile 'ret' oyunu telkine yeltenmektedirler."
12 Eylül döneminde aktif gazetecilik yapan Erbil Tuşalp, "Mavi ve Hayır"a yönelik yaklaşımı şöyle anlatıyor:
"Yaratılan korku ortamında haber ve yoruma giremeyen 'Hayır' sözcüğü, bir süre sonra çizerlerin karikatürlerine sızmıştı. Örneğin Cumhuriyet'in çizerlerinin deniz mavili, gökyüzü mavili karikatürleri bir "şaka haberin" birinci sayfada yayınlanması nedeniyle kısa ömürlü oldu. Habere göre İstanbul belediye otobüslerinde kullanılan mavi kartlar referandum öncesi imha edilmişti. 'Hayır' sözcüğü kullanımına yasak geldi. Mavi yasağı bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldı. Gazetelerin birinci sayfalarında mavi kalmadı. Yeni Asır'ın mavi logosu artık kırmızıydı". 


1982 Anayasası neler getiriyordu?
§  Temel hak ve hürriyetler kısıtlanıyordu. Bunların kullanılmasının savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde kısmen veya tamamen durdurulabileceği maddesi ekleniyordu.
§  Cumhuriyet Senatosu kaldırılıyordu.
§  Darbe sonrası oluşturulan HSYK'nın (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) başkanı artık Adalet Bakanı olacaktı.
§  Devletleştirme maddesinin yerine Devletleştirme ve Özelleştirme maddesi konuyordu.
§  Cumhurbaşkanlığı makamı güçlendiriliyordu.
§  Siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin örgütlenmesiyle ilgili bazı kısıtlamalar getiliyordu. Örneğin partilerin kadın ve gençlik kolu gibi yan kuruluşları yasaklanıyordu.
§  'Siyasi, dayanışma ve genel grev' gibi grev çeşitleri yasaklanıyor, grevin işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve direniş şeklinde yapılamayacağı düzenlemesi getiriliyordu.
§  Yeni anayasaya göre sendikalar 'siyasal amaç güdemezler, siyasal etkinliklerde bulunamazlar, siyasal partilerden destek göremezler ve onlara destek olamazlardı'.
§  Siyasi amaçlı gösteri, yürüyüşlere ve derneklerin faaliyetlerine kısıtlamalar getiliyordu.
§  Milli Güvenlik Konseyinin düzenlediği kanunların anayasaya aykırılığı iddia edilemeyecekti.
§  Milletvekili seçimleri 4 değil 5 yılda bir yapılacaktı.

Referandum sandığı 7 Kasım 1982'de kuruldu.
7 Kasım akşamı, sandıklardan rekor düzeyde "Evet" oyu çıktı.
Anayasa, % 8.6 Hayır'a karşı % 91.4 Evet oyuyla kabul edilmişti.
Katılım % 91.3 oranında gerçekleşmişti.
Yeni Anayasa kabul edilirken Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı da, geçici bir Anayasa maddesi gereğince onaylanmıştı.

12 Eylül 2010 Referandumu
Türkiye'nin altıncı halkoylaması olan 12 Eylül 2010 referandumu, siyasi olarak gerilimli ve hassas bir süreçte yapıldı.
2007 yılında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin dolmasının ardından yeni cumhurbaşkanının kim olacağı gündeme geldi.
Bu dönemde ülkenin çeşitli yerlerindeki Cumhuriyet mitinglerine milyonlarca kişi katıldı.
İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) aday gösterdiği Dışişleri Bakanı Abdullah Gül TBMM'de 357 oy alınca, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
CHP, anayasada belirtilen cumhurbaşkanlığı için 367 oy şartının sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğunu savunuyordu.
27 Nisan 2007'de Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden, daha sonra "e-muhtıra" olarak adlandırılacak bir basın açıklaması yapıldı.
Anayasa Mahkemesi "367 iddiasını" kabul ederek birinci tur oylamayı kabul edince, AKP erken genel seçime gitti ve oylarını 2002'deki seçime kıyasla 12 puan artırdı. İktidar partisinin oy oranı % 46'yı aştı.
TBMM'de Ağustos ayında yeniden yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasına, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) milletvekilleri de katıldı. Abdullah Gül, 339 oyla 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesini de öngören anayasa değişikliği paketi, 21 Ekim 2007'de yapılan referandumunda yaklaşık % 69 oyla kabul edilmişti. Referanduma katılım oranım ise % 67'ydi.
AKP'ye açılan kapatma davası 2008 yılına damga vuran olaylardandı. Aynı yıl Türkiye, Ergenekon ve benzeri daha küçük davalarla tanıştı. 2009'da "Kürt açılımı" adımları atılmaya başlandı. Aynı yıl KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği), 2010 başında ise Balyoz darbe planı davası Türkiye'nin gündemine girdi.
İşte yeni anayasa değişikliği taslağı bu atmosferde hazırlandı.
Taslakta neler vardı?
§  Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılacak. 11 asıl 4 yedek üyeli Anayasa Mahkemesi, 17 asıl üyeden oluşacak. Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 yıl için seçilecek.
§  Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru yapılabilecek.
§  Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliğinin iptali ile siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına toplantıya katılan üyelerin üçte ikisinin oyuyla karar verebilecek.
§  Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden yapılandırılacak.
§  HSYK'nın 7 olan asıl üye sayısı 22'ye, 5 olan yedek üye sayısı ise 12'ye çıkarılacak. HSYK 3 daire halinde çalışacak. Kurulum üye yapısı da değişecek.
§  Yüksek Askeri Şura'daki ihraç kararlarına yargı denetimi getirilecek.
§  Askeri yargının görev alanı yeniden belirlenecek.
§  12 Eylül darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen "geçici 15. madde" kaldırılacak.
§  'Kamu Denetçiliği Kurumu' (ombudsmanlık) oluşturulacak. Kurum, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak ve idarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri inceleyecek.
Referandum kampında "Evet" cephesinin ana gücü AKP oldu. Bunun dışında Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi de "Evet" cephesindeydi.
"Hayır" cephesinde ise önde gelen aktör ana muhalefetteki CHP'ydi. İkinci "Hayır"cı güç ise MHP oldu. CHP dışındaki daha küçük sol parti ve örgütlerin önemli bir bölümü de "Hayır" kampanyasında yer aldı.
Haftalar süren canlı kampanya süreci boyunca AKP, referandumun 12 Eylül'le ve "vesayetçi anlayışla hesaplaşmak" olduğunu vurguladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir konuşmasında şöyle diyordu:
"12 Eylül ile yüzleşmek için, 12 Eylül üzerindeki dokunulmazlık zırhını kaldırmak için 'Evet' diyoruz. Bu ülkede bir daha darbelerin yaşanmaması, ülkenin geleceğinin karartılmaması için, demokrasinin kesintiye uğramaması için 'Evet' diyoruz. Büyük Türkiye, güçlü Türkiye, itibarlı Türkiye için 'Evet' diyoruz.'' 



AKP, CHP'yi de 'yargı ve bürokratik iktidarla' özdeşleştiriyordu.
CHP ise AKP'yi 'yeni Anayasa ile yargıyı tamamen denetimi altına alma planı yapmakla' suçluyordu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na göre 'asıl plan buydu ve bazı maddelerse göz boyamak için taslağa serpiştirilmişti'. Kılıçdaroğlu, yeni Anayasa'nın 12 Eylül darbecilerinin gerçek anlamda yargılanmalarının önünü açmayacağını da savunuyordu.
MHP lideri Devlet Bahçeli ise paketi "uzlaşmadan uzak, yabancı dayatması ve parti anayasası" olarak yorumluyordu.
Bahçeli'ye göre 'AKP, AB ve ABD'nin istekleri doğrultusunda, Türk milletinin ihtiyaçlarından kaynaklanmayan bu anayasa değişikliğini millete dayatıyordu'. Bahçeli, 'paketin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üniter siyasi yapısı ve kimliğine uygunluk içermediğini, AKP'nin de demokrasi kisvesi altında sunduğu açılımın, esasında bir AKP-PKK projesi olduğunu' belirtiyordu.
Bahçeli ayrıca AKP'yi 'PKK ile pazarlık yapmakla' suçluyordu.
2008'de kurulan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ise aktif bir boykot kampanyası yürütüyordu.

Gülen: Mezardakilere bile 'Evet' oyu kullandırmak lazım

Kampanya sırasında Gülen Hareketi taraftarları da "Evet" için çalışma yürüttü.
Harekete bağlı medya kuruluşları bu yönde yayın yaparken Fethullah Gülen de yandaşlarını şu sözlerle "Evet" için çalışmaya çağırıyordu:
"Demokratlaşma adına o anayasada gerekli olan reform yapılmadı maalesef. Yani bu yönüyle maalesef, yapılması gerekli olan şeyler yapılmadı. Ama yapılan şeylere gelince bence, onların 20 küsür veya 30 küsür madde, onlar değil yani.
"Onların içinde önemli, hayati, bir kısım cellatlıkların bir yönüyle, bir kısım vesayetlerin önünü almaya matuf bir iki madde bile olsa, bence değil yani hayatta olan insanlar, kadınıyla erkeğiyle, çoluğuyla çocuğuyla, dünyanın dört bir yanına dağılmış insanlarıyla, imkan olsa, mezardakileri bile kaldırarak, o referandumda 'Evet' oyu kullandırmak lazım. Mezardakiler bile kalksın, ben zannediyorum ki kalkarlar da, ben zannediyorum ruhları koşar da".
"(…) Herkes Amerika'da bile olsa bence, Allah ona verir, eğer yazılıysa orada, gitsin oyunu kullansın, mutlaka. Onda bir bereket vardır, vazifesini yapmış olur. Yoksa nezdi uluhiyette sorumlu olur."

'Yetmez Ama Evet' kampanyası

2010 referandumu sürecinde özellikle aydınlar ve sol içinde sonradan çok tartışma konusu olan bir kampanya ortaya çıktı: "Yetmez Ama Evet".
Aralarında aydın, yazar, hukukçu, sanatçı, öğretim üyesi ve siyasi eylemcilerin bulunduğu bir grup, eksik olmakla birlikte yeni anayasanın Türkiye'de demokratik hak ve özgürlükler açısından ileri bir adım olduğu, 12 Eylül Anayasasında bir gedik açacağını savunarak bir çalışma başlattı.
Seçim günü, sandıklar açılmadan önceki en önemli haber, gazetecilerin Kemal Kılıçdaroğlu'nun oy kullandığını görüntüleyememesiydi. Zira CHP lideri, oy kullanamamıştı.
Kılıçdaroğlu bu durumu daha sonra şöyle açıklayacaktı:
"İstanbul'da kaydımın olduğunu ben de biliyordum. Ama bizim bilgimiz dışında tutanak tutulup kaydım siliniyor. Oysa ben de her yurttaş gibi oy kullanacaktım. Ama gerçekten bu tablo hoş değil. Sadece nüfus cüzdanı ile gidip İstanbul'da oy kullanacağımı düşünüyordum".
Ve ilerleyen saatlerde ise çıkan sonuçlar AKP'nin yüzünü güldürüyordu.
Seçmenin % 57,88'si "Evet", % 42,12'si "Hayır" diyerek yeni anayasayı kabul etmişti.
BDP'nin boykot çağrısının etkisiyle katılım ise % 73,71'de kalmıştı.

Erdoğan'ın ikinci balkon konuşması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sonuçların ardından ilk olarak AKP İstanbul İl Başkanlığı'nda bir açıklama yaptı. Erdoğan konuşmasında 'darbeci anlayışın kaybettiğini' söyledi:
"İsteseler de istemeseler de her vesayetçi anlayış kaybetmiştir. Bu gün bu akşam kaybeden darbeci anlayış olmuştur".
Erdoğan konuşmasında uzun bir teşekkür listesi hazırlamıştı.
Başbakan'ın konuşmasının teşekkür bölümünün bir bölümü şöyleydi:
"Bu anayasa paketine destek veren CHP'li kardeşlerimi kutluyorum, MHP'li kardeşlerimi kutluyorum, BDP'li kardeşlerimi kutluyorum. Tehditlere aldırmadan sandığa giden kardeşlerimi kutluyorum. Başından itibaren 'Evet' diyerek desteğini ortaya koyan Saadet Partili kardeşlerimi kutluyorum. BBP'li kardeşlerimi kutluyorum. Bağımsız Ülkücüler'i kutluyorum. Türk aydınlarını, Devrimci Solcu İşçi Parti'li arkadaşlarımı kutluyorum, liberalleri kutluyorum. AK Parti'ye gönül veren sevdasını veren AK Parti'li kardeşlerimi kutluyorum. Sürecin içerisinde TOBB Başkanı'nın yaptığı açıklama... Kendilerini kutluyorum. Hak-İş Konfederasyonu, Memur-Sen'i başından itibaren verdiği destek nedeniyle kutluyorum. STK'lar olarak destek verenleri özellikle kutluyorum. Genç Sivilleri kutluyorum".
Erdoğan'ın Gülen Hareketi'ne teşekkür ettiği şu sözleri, dinleyiciler tarafından alkışlarla kesildi:
"Dünyanın dört bir yanından, Okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi de kutluyorum."
Yoğun alkış üzerine Erdoğan ekledi:
"Ne yapalım, okyanus ötesine mesajlar olduğuna göre, bizim de bu mesajı verenlere bir mesajımızın olması lazım".





Boykota yüksek katılım nedeniyle en yüksek oranları Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerinde çıktı.
§  Ağrı: Evet % 95,75, Hayır % 4,25
§  Bingöl: Evet % 95,26, Hayır % 4,74
§  Siirt: Evet % 95,17, Hayır % 4,83
§  Batman: Evet % 94,69, Hayır % 5,31
§  Van: Evet % 94,45, Hayır % 5,55
§  Hakkari: Evet % 94,27, Hayır % 5,73
§  Şanlıurfa: Evet % 94,15, Hayır % 5,85
§  Diyarbakır: Evet % 93,92, Hayır % 6.08
§  Mardin: Evet % 93,45, Hayır % 6,55
§  Bitlis: Evet % 93.07, Hayır % 6,93
Kürt illerinde "Evet" oylarının bu kadar yüksek çıkmasının asıl nedeni BDP'nin boykot çağrısıyla paralel olarak sandığa gitme oranlarının düşüklüğüydü.
Örneğin 128 bin 572 kayıtlı seçmenin bulunduğu Hakkari'de sadece 11 bin 634 kişi oy kullanmış, katılım oranı yüzde 9,05'te kalmıştı.
Hakkari'den sonra en düşük katılım, "Evet" oylarının % 89,08 çıkacağı Şırnak'ta olmuştu: % 22,50. Bunu % 34,8'le Diyarbakır takip ediyordu.
"Evet" oylarının en yüksek oranda göründüğü, 274 bin 121 kayıtlı seçmenli Ağrı'da 154 bin 668 kişi oy vermiş, 100 binden fazla seçmen sandığa gitmemiş, katılım yüzde 56,42 olmuştu.
En fazla 'Hayır'cı kent Tunceli oldu, kıyı kentleri 'Hayır' dedi
1961 Anayasasına en yüksek, 1982 Anayasasına ise en düşük desteği veren kentlerden Tunceli, en fazla "Hayır" diyen kent oldu.
Tunceli'yi Trakya, Ege ve Akdeniz bölgesinden kentler takip etti.
Hayır listesinde başta olan kentler şunlardı:
§  Tunceli: Hayır % 81,02, Evet % 18,98
§  Kırklareli: Hayır % 74,38, Evet % 25,62
§  Edirne: Hayır % 73,48, Evet % 26,52
§  Muğla: Hayır % 69,02, Evet % 30,98
§  Tekirdağ: Hayır % 65,33, Evet % 34,67
§  Aydın: Hayır % 64,16, Evet % 35,84
§  İzmir: Hayır % 63,68, Evet % 36,32
§  Mersin: Hayır % 62,83, Evet % 37,17
§  Çanakkale: Hayır % 59,90, Evet % 40,10
§  Antalya: Hayır % 56,72, Evet % 43,28
Bu kentlerin dışında Adana, Eskişehir, Denizli, Hatay, Balıkesir, Bilecik, Manisa, Uşak, Artvin de hayır demişti.

Batı'dan destek

Avrupa Birliği (AB) sonuçtan memnundu.
Birliğin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Štefan Füle, Türkiye'de referandumun sonucunu "doğru yönde atılan bir adım" olarak nitelendirdi.
Štefan Füle, sonucun demokrasi ve temel hürriyetleri de kuvvetlendireceğini, halkın 'askerî darbelerin geri geleceği korkusuna' son verdiğini söyledi.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, "Bu Türkiye'nin Avrupa standartlarına yaklaştığını gösteren bir işaret" dedi.
ABD Başkanı Barack Obama da Başbakan Erdoğan'ı telefonla arayarak halk oylamasında çıkan sonucun Türk demokrasisini daha da güçlendireceğine inandığını belirtti.

2010'dan 2017'ye

Türkiye'de 2010'da yapılan anayasa değişiklikleriyle ilgili tartışma ilerleyen yıllarda hiç bitmedi.
Bir kesime göre Türkiye, ilk kez 12 Eylül'le yüzlemiş, "vesayet rejimi" geriletilmiş, demokratikleşme yolunda büyük bir adım atılmıştı.
Bir kesime göre ise AKP bu anayasayla birlikte yargı başta olmak üzere devletin tüm kademelerini denetimi alma şansı bulmuş ve Türk tipi bir başkanlık sisteminin önünü açmıştı.
Aradan 7 yıl geçtikten sonra şu yorum farklı görüşlerden kişiler tarafından sahiplenilecekti:
"2017 referandumu, 2010 referandumunun devamıdır".
Tabii kimileri bunu kimileri son derece olumlu, kimileri ise son derece olumsuz bir süreklilik anlamında açıklayacaktı.