6 Nisan 2017 Perşembe

Türkiye İçin En Az Maliyetli 'Çıkış Yolu', AKP İçin Biricik 'Kurtuluş'

Öncelikle şunu saptayalım: 16 Nisan’da yapılacak halk oylamasından “Evet” ya da “Hayır”ın çıkması, ABD’nin AKP iktidarına yaklaşımını değiştirmeyecek.

Her iki sonucu da ABD, AKP iktidarına saldırmanın gerekçesi olarak kullanacak.

Neden?

Çünkü, PKK’nın hendeklere gömülmesi, FETÖ’ye karşı tasfiye hareketi yürütülmesi, daha önemlisi Fırat Kalkanı harekatı ile ABD-İsrail koridorunun kesilmesi ve Astana süreciyle Türkiye’nin yüzünü Asya’ya dönmesi ve Rusya ile stratejik ilişkiler kurulmasıyla, ABD’nin hayati çıkarlarına darbe vurulmuştur..

Bu gelişmelerin hepsi, Türkiye’nin mecburiyetleridir. İşbaşındaki iktidarın geçmişte bu gelişmelere karşı durabilme şansı yoktu, gelecekte de olmayacaktır.

Bütün bunlardan dolayı AKP ve Recep Tayyip Erdoğan ABD açısından “güvenilmez”dir.

Aynı gelişmeleri, ABD’nin diğer Batılı müttefiklerinin Türkiye ve AKP konusunda bundan sonra izleyeceği politikanın gerekçeleri olarak da sayabiliriz.

Halkbank’ın Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de tutuklanması ve ardından Michael Rubin’in, hedefte Bilal Erdoğan’ın olduğunu söylemesi; Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Nazi suçlamalarının devam etmesi durumunda Almanya yasalarına göre Türk yöneticilerin yargılanması durumunun söz konusu olacağını Der Spigel dergisine açıklaması, hem AKP’nin hem Türkiye’nin önündeki tehditleri ortaya koyuyor.

Kısacası .Türkiye, ABD açısından “halledilmesi gereken ülke” statüsündedir.

Şimdi bu gerçeği göz önüne alarak referandumda “Evet” ya da “Hayır” çıkması durumunda muhtemel gelişmelerin ne olacağına bakalım:

EVET” DURUMUNDA MUHTEMEL GELİŞMELER

“Evet” çıkması durumunda Tayyip Erdoğan’a yönelik “Diktatörlük” suçlamaları kampanya halinde başlayacaktır.

Bu durumda Türkiye’ye karşı savaşan terör örgütleri, PKK başta olmak üzere Batı tarafından “özgürlük savaşçıları” olarak nitelenecektir. Tıpkı şimdi Suriye sahasında PKK’ya yapılan muamele gibi…

Başkanlık Sistemi daha bugünden Türk Milletini ortadan ikiye böldüğü için, Batı’dan gelen bu tür saldırılar karşısında Türkiye zaaf içinde olacaktır.

İktidar cenahı daha bugünden sabah akşam “Hayır” diyenleri terör örgütleri ile özdeşleştiren söylemini ısrarla sürdürüyor. “Evet” çıkması durumunda yaşanacak “güç zehirlenmesi” iktidarın, halkın en az yarısını hedef alan saldırgan tavrını daha da artıracağını öngörebiliriz. Bu durumda milletin yaşadığı bölünme derinleşecektir.

Terörle mücadele, ekonomik krizle boğuşma gibi sorunlarla uğraşmakta olan iktidarın, Batı’dan gelecek yeni saldırı dalgasına karşı koyabilmesi mümkün değildir. Sadece iktidar değil, bütün olarak Türkiye ağır bir bedel ödemek durumunda kalacaktır.

HAYIR” DURUMUNDA MUHTEMEL GELİŞMELER

“Hayır” çıkması durumunda Batı emperyalizmi, istediğini alamamış ve zayıf duruma düştüğünü düşündüğü iktidara saldırmaya gene devam edecektir.

Ama bu sefer “Evet” durumundan farklı olarak bölünmüş değil birlik halindeki bir “Türk Milleti” karşısında olacaktır.

“Hayır” cephesi içinde yer alan bütün siyasi partiler, Hayır çıkması durumunda Cumhurbaşkanının konumunu sorgulamayacaklarını ve Hükümetin de görevine devam edeceğini söylüyorlar.

Ayrıca milletten “hayır” cevabını almış olan iktidar, Türkiye cephesinde yer alan diğer Partilerle bir araya gelmek ve beraber hareket etmek ihtiyacı duyacaktır.

Yani koşullar, bütün Partilerin bir araya gelmesi ve sorunların altından hep beraber kalkmak amacıyla beraber hareket etmek açısından daha uygun olacaktır.

Dünyada yaşanan olumlu gelişmeler düşünüldüğünde içeride oluşacak milli mutabakat, Batı’dan gelecek olası saldırıları rahatlıkla püskürtecektir.

ÇIKIŞ YOLU” VE “KURTULUŞ”

Her iki ihtimal düşünüldüğünde “Hayır” AKP için de biricik kurtuluş olmaktadır.

Türkiye için en az maliyetli “çıkış yolu”, AKP için ise biricik “kurtuluş”, 16 Nisan’da “Hayır” demekten geçiyor.

Mehmet Bedri GÜLTEKİN
aydinlik.com.tr/04.04.2017