30 Nisan 2017 Pazar

Çin Uyanınca

Kütüphanemizde hep vardı.

Ünlü Fransız diplomat, siyasetçi ve yazar Alain Peyrefitte’in “Çin Uyanınca, Yer Yerinden Oynar” isimli 2 ciltlik kitabı.

1975 yılında Türkçeye kazandırılan bu çarpıcı kitabın çevirisini de ünlü şairimiz Cemal Süreya yapmıştı.

Sıkı bir NATO karşıtı politikacı olan Peyrefitte, kitabının adını, Napolyon’un meşhur, “Bırakın Uyusun, Çin uyanınca yer yerinden oynar” sözünden almıştı.

Öncü bir sezgiyle Çin’in uyandığını haber veriyordu Peyrefitte 1970’lerden. Çin devriminin kalıcı ve derinden dünyayı değiştirici etkisini irdeliyordu Fransa’da Enformasyon, Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı’nı yapmış olan deneyimli diplomat.

Evet bugün Çin çoktan uyandı ve dünyanın liderliğine oynuyor.

Ama bir farkla, dünyayı silahla top tüfekle değil, ticaretle ‘ele geçiriyor’.

Çin’in ekonomik mucizesi, Büyük Atatürk’ün CHP için oluşturduğu 6 ok ve yine Atatürk’ün karma ekonomisine dayanıyor.

Mao Zedong önderliğindeki Büyük Çin Devrimi’nde Halkçılık, Devrimcilik, Devletçilik, Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik ve Laiklik var.

Bu ilkelere titizlikle sahip çıktıkları için bugün buradalar, biz de çıkmadığımız için bu hallerdeyiz.

ÇİN ÇOKTAN UYANDI

Çin, adım adım dünya dengelerini değiştiriyor.

ABD ve Avrupa’nın temel krizi, siyasi, ekonomik ve kültürel üstünlüklerini Çin’e kaybetmekle ilgili.

Amerika’nın Obama döneminde oluşturduğu yeni savunma doktrinine göre, Çin asıl düşman konumunda.

Palyaço Trump da bu doktrini devam ettiriyor.

Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin stratejik işbirliği, Suriye’de emperyalizmin aşağılık saldırısını durdurabildi.

ABD ile müttefikleri Japonya ile Güney Kore, şimdi Kuzey Kore üzerinden Çin’i tacize yeltendi.

Zaten Tayvan, Japonya ile adacıklar krizi, Çin’in hükümranlık sahası tartışmalarıyla başlamıştı bu kuşatma girişimi.

ABD’nin uçak gemilerini bölgeye göndermesinde temel neden, Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri değil, Çin’in önünün kesilmesi.

Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi devasa bir proje.

Sadece Asya ve Avrupa değil, tüm dünyadaki Batı eksenli temel parametreleri kökünden değiştirmeye aday.

Yeni İpekyolu olarak düşünülebilir bu.

Sadece karadan, Orta Asya’dan da değil, hem karadan, hem denizden dünyayı ticaret ağlarıyla saracak bir proje.

2 trilyon dolarlık ticaret fazlası fonuyla Çin bu hayali gerçeğe dönüştürmek için harekete geçti.

ABD, İngiltere, İsrail ve Avrupa’nın diğer kolonyalist ülkeleri tarafından zorbalıkla baskılanan gelişmekte olan ülkelere büyük bir umut ışığı yaktı.

Rusya ile Çin’in ekonomik ve siyasi stratejik dayanışması da bundan çok önemli rol oynuyor.

İşte Batı emperyalizminin hedefinde, Rusya ve Çin ortaklığı ve nihayetinde Çin’in kendisi var.

40 yıl gibi kısa bir sürede her alanda Batı’yla yarışan, kuantum bilgisayarlarını, uzaya üs kurmayı, sanayi üretimini artık dışarıya taşımaya başlayan Çin, “Bir Başka Dünya Mümkün” diyor artık.

Mafyalaşan Batı Kapitalizmi’nin üzerine dikilen bir tüy olarak Trump ve genelde Atlantik Faşizmi ise tek bildiği şeyi yapıyor; kafasını kaldıran herkese silah gösterip, “Oturun Oturduğunuz yerde, Yoksa Vururum”.

Fakat Çin, yumuşak bir güç gibi görünse de, onun da sert ve yırtıcı dikenleri var.

Kuzey Kore krizinde, sürekli itidal telkin eden Beijing yönetimi, baktı ki güzellikle bu iş olmuyor, sertleşti.

Güney Kore’ye yerleştirilen, “Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması” (THAAD) sistemi Çin’i kızdırdı.

Beijing Yönetimi, bunun kendisine açık tehdit oluşturduğunu vurgulayarak, ABD ve Güney Kore’ye, bu sistemi "geri çekin" çağrısı yaptı.

Hemen ardından da Kuzey Kore’nin füze tatbikatına paralel, Çin ordusu da bölgede deniz tatbikatına başladı.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu’ndan yapılan açıklamada, “Çin gemileri bu gerçek mermilerle yapılan tatbikatta yeni silahlarını deneyecektir” denildi.

Çin’in önce yumuşak, sonra giderek sertleşen tonundan sonra, ABD ve hempaları geri adım atıp, konuyu masada konuşalım filan demeye başladılar. Kuzey Kore’nin kararlı duruşu da etkili oldu tabii.

Kore Savaşı’nda Kuzey’in yanında Çin Halk gönüllüleri ordusunda savaşan Mao’nun oğlu Anying, 1950’de çarpışırken ölmüştü.

Ama Çin ABD’ye karşı ilk savaşını kazanmıştı. Mao da bunlara o meşhur “Kağıttan Kaplan” adını takmıştı.

Türkiye ise başına beladan başka bir şey getirmeyen NATO üyeliğini bu savaşa girerek “kazanmıştı”.

Bugün o NATO denen faşist örgüt, Türkiye’de en az 3 darbe yaptırttı, bir tane de son olarak girişimde bulundu.

Türkiye’yi Batı Kampı’na bağlamak için işlemediği cinayet, yapmadığı kumpas kalmadı.

Nihai hedefi ise Türkiye’nin bölünüp parçalanması ve Kürdistan kurulması.

Bak Trump’ın sevgilisi İsrail şimdiden sahip çıkma vaadini açıkladı bile.

Yani şimdi bakıyoruz da keşke ne o savaşa katılsaydık, ne de NATO’ya girseydik.

Avrupa’yı da görüyoruz NATO’nun uzantısı olarak bugün.

Tam bağımsız bir Avrasya ülkesi olarak, Atatürk’ün izinde gitseydik, biz de bugün Çin gibi gelişmiş bir ülke olurduk.

Dünyada yükselen Asya birliği ve yeni İpekyolu bizi kucağını açmış bekliyor.

Unutmayın alışveriş barış ister.
Barış istemeyen alışverişi bozar.
Çin barış istiyor, Amerika savaş.

Bu açıkça görülüyor.
Çin uyandı, Türkiye de uyanıyor.

Hüseyin VODİNALI
aydinlik.com.tr/28.04.2017