22 Nisan 2017 Cumartesi

'Türkiye’nin tercihi ABD olacak, Rusya değil’




ABD'nin Suriye'ye tek taraflı saldırısı sonrası, İdlib ile ilgili Fransa ve İngiltere tarafından hazırlanan taslağın Rusya tarafından veto edilmesi BM Güvenlik Konseyi'nde tansiyonu yükseltti. Suriye'de Rusya'nın başını çektiği Astana ve Cenevre süreçleri büyük darbe yemiş görünürken, Türkiye'nin de önceki tutumuna geri dönmesi dikkat çekti. Rusya ile yaşanan yeni sorunlar, krizin tekrar edebileceği korkusu yaratmış durumda.

ABD-Rusya bilek güreşi ve Suriye politikaları üzerinden Türkiye ile Rusya'nın ilişkilerini ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile konuştuk.
‘TRUMP DAHA RADİKAL POLİTİKALAR ARAYIŞINDA'

Trump yönetiminin Suriye'ye saldırısı sonrası Rusya ve ABD'nin karşılıklı yeniden çıkar değerlendirmeleri yaptığını söyleyen Prof. Bağcı'ya göre, bu gerilimden savaş çıkacak endişesine kapılmak yersiz. Gerilimin Suriye toprakları üzerinde bir çatışmaya evrilmeyeceği öngörüsünde bulunan Bağcı, "Öyle gözüküyor ki, Obama yönetiminden farklı olarak Trump yönetimi daha somut ve daha radikal bir politika arayışı içerisinde" diye konuştu. Bağcı şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu tartışmalardan belki bir Trump Doktrini de geliştirilebilir. Ama Rusya'nın tepki koyması ve karşı çıkması bölgesel ve küresel politikaları açısından da anlaşılabilir. İki düzeyde tartışmalar gidiyor; birincisi başkanlar düzeyinde, diğeri dışişleri bakanları düzeyinde. Yani Lavrov ve Tillerson'un yapmış olduğu görüşmeler, işin daha çok teknik boyutunda. Bilgilendirme, karşılıklı çıkar tanımlamaları. Putin ve Trump arasındaki üst düzey tartışmalar ise, askeri anlamda iki küresel gücün Ortadoğu başta olmak üzere, dünyada yeniden konumlanma arayışı ile ilgili. Çünkü ABD'nin uzun zamandır askeri gücü var ama Obama döneminde uluslararası arenada imajı çok zayıflamıştı. Buna karşılık Putin dünyada çok daha fazla tutulan bir siyasal lider konumuna gelmişti. Hem otoriterliği, hem de güçlü açıklamaları ile. Donald Trump bir şekilde bunu dengelemek arayışında ve bu denge arayışı devam ediyor."

‘TRUMP'IN GLADYATÖRLERİ, PUTİN'İN İTİBARI'

Trump'ın siyasi gerçekliklerle karşı karşıya kalınca kampanyası dönemindeki söylemlerinin çoğunun aksini yaparak daha gerçekçi zemine ulaştığını söyleyen Bağcı

"Trump ilk yüz gün dolarken hem kendi hem de dünya kamuoyuna ‘ABD hür dünyanın temsilcisidir, değerlerin savunucusudur. Herhangi bir ülke kimyasal silah kullandığında, ben ona cevap veririm' mesajı verdi, deyim yerindeyse ‘Ben siyasal ahlakın temsilcisiyim, mahallenin bekçisiyim' dedi. Bu davranış içine girmesi benim için bir sürpriz olmadı" diye konuştu. 

Trump'ın gladyatörlerden oluşan ve dünyanın her yerinde kavga, gürültü yapmaya hazır bir ekibe sahip olduğuna' da dikkat çeken Prof. Bağcı

"O nedenle de eli güçlü. Bir de dünyanın en büyük askeri gücü. Dünyanın herhangi bir noktasına istediği yerden füze de, asker de gönderir. Bu sadece onun siyasi iradesine kalmış bir konu. ABD hala dünyanın en önemli süper gücü" ifadelerini kullandı. 

Prof. Buna karşılık Rusya lideri Putin'in de son yıllarda kazandığı itibara dikkat çekerken, "Rusya'da kolay pabuç bırakacak bir ülke değil. Bu kısa vadede, bir askeri çatışmaya götürür mü veya bir çıkar çatışmasına götürür mü göreceğiz. İlk planda diplomatik görüşmeler devam eder ama söylem bazında gerginlik artacak gibi gözüküyor, bunu ben de bekliyorum" ifadelerini kullandı.

‘ABD'NİN İSTEMEDİĞİ BİR ŞEY DE OLMAZ, HER İSTEDİĞİ DE'

ABD'nin BM kararları olmadan dünyanın herhangi bir yerine müdahale etme kapasitesi bulunduğunu da söyleyen Bağcı, "ABD'nin askeri yeteneği var, istediği yeri vurabiliyor ve ABD'yi vurabilecek bir ülke yok" derken, sadece BM ve uluslararası hukukun Washington'ı ‘durdurucu' niteliğine dikkat çekti.

"BM'nin varlığının anlamı şu; ABD her istediğini yapamaz. ABD'nin her istediği olmaz ama ABD'nin istemediği bir şey de olmaz" diyen Bağcı, "ABD böyle bir hukuksuzluğa girdiği zaman, bunun bütün dünyada ABD karşıtlığı, düşmanlığı olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Hiçbir hareket karşılıksız kalmıyor" vurgusu yaptı. Bağcı, "Belki yaptırım bazında bir zorluk olabilir ama BM'de var olan 5 ülkenin her biri kararları veto etme hakkına sahip. Yani dünya 5'ten büyüktür ama Rusya'nın veto etmesinden küçük" diye konuştu. ABD yönetimlerinin İsrail'in güvenliğini sağlama haline de dikkat çeken Bağcı, "ABD'nin bir kovboy gibi hareket etmesi göze çarpıyor ama bunu dengeleyecek BM yapısı içinde Çin ve Rusya var, bunu da unutmamak lazım" diye ekledi.
‘TÜRKİYE, ABD LOKOMOTİFİNİN ARKASINA TAKILMIŞ GİDİYOR'

ABD'nin Suriye'ye saldırısı öncesi, Türkiye'nin Rusya ile birlikte Astana ve Cenevre süreçlerindeki aktif rolünün, ABD saldırısı sonrası terk edildiğine ve Türkiye'nin tamamen ABD resminin içine girdiği tespitini yapan Bağcı, Türkiye'nin başka çaresinin olmadığı görüşünde. İki ülke arasındaki son durumu "Şu anda Türkiye ve ABD ilişkiler gayet güzel gidiyor. Türkiye, ABD lokomotifinin arkasına takılmış vagon gibi gidiyor ve şu anda bir sorun yok" diye izah eden Bağcı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye'nin sürüden ayrılmaması gerekiyor. Sürü de burada NATO, AB ve ABD. Türkiye bu grupla hareket ediyor ve Rusya ile hareket etmeyeceği ortada. Çünkü Türkiye ve Rusya Suriye konusunda zaten anlaşamıyorlar. Oysa Türkiye ve ABD şu anda Suriye konusunda benzer politikalar yürütmeye başladılar. Bu sebeple Türkiye, Suriye'ye yönelik füze saldırısının devam etmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu. ABD'ye karşı olsa, böyle açıklamalarda bulunmazdı."
‘ESAD'IN GİTMESİ SİYASAL BİR ARZUDUR AMA GERÇEKLİĞİ YOK'

Türkiye'nin Suriye konusunda yürüttüğü politikalarda, baştan itibaren hesap hatası olduğunu anlatırken, Türkiye'deki 3.5 milyon mülteciye dikkat çeken Bağcı, Ankara'nın Esad'ı devirme hedefini de gerçekleştiremeyeceğini söyledi.

"Gördüğüm kadarıyla Türkiye'nin öncelikli çıkarı, mümkün olduğunca yakın bir sürede Suriye'ye barışın gelmesi ve ülkenin yeniden yapılanması" diyen Bağcı, "Beşar Esad'ın gitmesi, siyasal bir arzudur ama siyasal gerçeklik olarak mantıklı değil. Çünkü Rusya bu konuda Esad'ın sonuna kadar arkasında ve öyle kalacak gibi gözüküyor. Bu nedenle burada Türkiye'nin ne istediğinden çok, sahadaki gerçekliklere bakmak lazım" vurgusu yaptı. Bu bağlamda Türkiye'nin Astana, Cenevre ve Moskova görüşmelerinden sonra Suriye'nin sınır güvenliği politikasından geri adım atmaya başladığını söyleyen Bağcı, "Ama Türkiye yarın pozisyonunu yeniden değiştirebilir, bunları günümüzde dünya arenasında çok sık görüyoruz. Yani istikrarlı bir görüş söz konusu değil" dedi. Bağcı, Putin açısından ise Türkiye'nin çizdiği zikzakların iyi bir gelişme olarak görülmediğine dikkat çekip, "Rusya'nın Suriye politikası çok açık, net ve Esad'ın kalması üzerine kurulu. Rusya'nın bu politika anlayışının, Türkiye'nin politikasına nasıl bir sonuç getireceği malum. Rusya'nın tutumu, Esad'ın iktidarını sürdüreceği anlamına geliyor, bu da Türkiye'nin beklentilerinin yerine gelmemesi anlamına gelecek" ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ GÜVEN KAYBINA UĞRADI'

Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin normale dönüp dönmeyeceğini zamanın göstereceğini belirten Bağcı, Rusya'nın açıklamalarına dikkat çekti ve şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye önce tarım ürünlerine koyduğu kimyasallardan ve denizlerini kirlilikten kurtarsın sözü alsında bir siyasal mesaj, yani turist göndermeyeceklerine, tarım ürünleri almayacaklarına dönük bir mesaj var burada. Tabi ki her açıklamanın bir anlamı var ve bunları iyi okumak lazım. Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin krizin başladığı önceki duruma dönmesi artık söz konusu değil. Rusya, Türkiye konusunda çok önemli bir güven kaybına uğradı ve bu güven kaybını da kısa sürede tamir edeceğini düşünmüyorum. Özellikle Türkiye'nin son dönemdeki açıklamalarıyla daha çok ABD merkezli bir politikayı tekrar kabul etmesi tabi ki Rusya'nın işine gelmiyor. Türkiye, Rusya ile ABD arasında kaldı ve Türkiye'nin tercihi ABD olacak, bunu da görmek lazım."
Ceyda Karan

Sputniknews/13.04.2017