Devrim ERBİL
Tual Üzerine Karışık Teknik
Yüzde kaç "EYALET" ve/veya Trump "NATO" dedi,
Erdoğan ne diyecek?!
14 Nisan 2017 Cuma
Yüzde kaç "EYALET" ve/veya Trump "NATO" dedi, Erdoğan
ne diyecek?!
“Şüphesiz Allah açığa vurulan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir!”
Enbiya: 110
...
DURUM
Soru şu:
Eyalet tartışması, referandum sonuç'unu etkiler mi?!
El cevap:
Ak (AKP) Parti taban'ı için bir şey söylemek zor.
Ama ülkücü taban'da, tavan'da çok ciddi sıkıntı yaratır.
Kaldı ki, Bahçeli de o sıkıntıyı dün gece ekran'da dile getirdi.
"Ben değil o yaptı" dedi, saf'a yattı.
Ne var ki, Bahçeli de,
Erdoğan'ın bundan dört yıl önce "eyalet" polemiği çerçevesi'nde
söylediği sözü biliyor olması gerekmez mi, "Şark Usulü" Başkanlık
Anayasası'na "Evet" deyip ülkeyi büyük bir kaos'un içine sürüklerken.
Başka?!
Erdoğan'ın Danışman'ının sözleri, siyasal kürt oy'ları tavlamak için
uçurulan bir balon ise basit soru ortada:
Hangi kürt oyları?!
Barzan "Evet", reklamdaki yakıştırma ile söyleyecek olursak
Selo (HDP) "Hayır" dediğine göre, kim kimin zekası ile alay ediyor?!
Barzan bir yanda devlet'ini ilan edip, Türkiye sınırlarındaki bazı
şehirleri kendi haritasında gösterirken, "eyalet" tartışmaları
yersiz tartışma değil!
"Ateş olmayan yerden duman çıkmaz".
Demem o ki:
Yüzde 65 +...
Meral Akşener çıta'yı
yüzde 61,5 üstü diye koyduğuna göre, bundan sonrası için "Eyalet"
tartışmaları 'Evet'ten ne kadar oy götürecek ve/veya "götürebilecek
mi?" diye bakmak mümkün!
Demem şu ki:
Senaryo Stratfor!?
Ak Parti de gördü ki, yüksek "Evet" oyları eşittir, "İran'la
Savaş"a bodoslama dalmak demek.
1 Mart Tezkeresi'nde "ben değil asker yaptı" diyenler, bugün
manevra yapamaz haYa da "1 Mart Tezkeresi", 16 Nisan sonrası gündeme
gelmiş olsa, yek seçici Erdoğan olduğuna göre, netice nasıl olurdu?!
Sanki birileri (?) Ankara'ya, "Easy" öyle olmaz böyle olur,
mesaj'ı çakıyor.
Hasılı:
Aynı su'da iki defa yıkanılmaz.
Ezcümle:
Süreç, muhallebi yerken ak diş'lerin kırıldığı süreç.
Beklenmeyeni bekleyin.
LARP.
Nokta.
SON DERS ve/veya Persepolis'te "Düşünceli cür'et"?!
16 Nisan 2017 Pazar
(ya da Referandum'a "Hayır" demek varken, 'Eyalet
Anayasası'na "Hayır" deyip, Neo Sevr Procesi'ne meşruiyet
kazandıranlar, şimdi ne yapacak?!)
DURUM
1
"Evet / Hayır"?!
Demem o ki:
'Delirten Su'dan içen herkes'in aynı anda delirdiği, uçurum'a koştuğu ortamda,
uçurum'un kenar'ından bir kez değil, çok kez ikaz etmedik mi?!
Dinleyen çıktı mı?!
Kaldı ki, iddia "FETÖ ile mücadele" ise Gülen'e en büyük yardım'ı
yapmakla övünen, madalyalı kuruyemişçi içeriden çıkıp yeniden atağa kalkmadı
mı?!
Dün, Tuğba Kuruyemiş'in, İzmir, Konak, Hatay, Nokta'da açılışı vardı.
Açtıkları mağaza da küçük değil en büyüğündendi.
İçeriden nasıl çıktılar?!
Cevap sır değil, "yedirdiler" diyorlar.
Yedirdikleri leblebi çekirdek olmasa
gerek!
Uğur
Derin Dondurucu'nun sahibi içeride öldü.
Ki, yaptıkları işte başarılı bir işletme.
Bakmak lazım, dışarı çıkanların oy'ları hangi renk!?
Hikaye CHP'lilerin anlattığı gibi değil!
Bu kaçıncı aldanış, bu kaçıncı aldatılış?!
Olmuş'la ölmüş'e çare yok.
Ne var ki, görüldüğü üzere ölen öldüğü ile kalıyor!
Yediren çıkıyor, sandık'a gidip oy'unu
kullanıyor.
Demem şu ki:
Velev ki, oy kullanma imkanım olsaydı, oy'um ne olurdu?
Daha önce yazdım, anlaşılmamış, açık seçik yazalım:
16 Nisan Referandum'una HAYIR!
Bahçeli'nin peşine takılmak zorunda mıyım?
Değilim, değiliz.
Kılıçdaroğlu, Bahçeli gibi "Ekmeleddin İhsanoğlu"nu aday
gösterecek ilişkilere sahip olanlar, her şeye mecbur olabilir!
Ak Parti ve/veya AKP'nin Batı'ya verdiği tutulması mümkün olmayan sözler
sır değil!
Acem HAARP.
Neo Sevr.
Vb.
Hasılı:
Hazine'nin dibi delik.
Ne diyorlardı, süreç'in yüksek demokratları, "Evet ya da Hayır fark
etmez, yeter ki, sandık'a gidin!"
Sandık'a gidildi netice oldu?!
"Evet" oyları patladı.
Hayır'lar ne işe yaradı?
Eyalet Anayasası'nı meşrulaştırma süreç'inde figüran olarak kullanıldı.
Bu kaçıncı ihanet?!
Kaldı ki, vatandaş'ı "Hayır" demek için de olsa sandık'a
sürüklemek, ters'ten 'Eyalet Anayasası'na 'Evet" demekle eşdeğer, değil
miymiş?!
OHAL ortamında referandum mu olurmuş, diye sormak şu durumda abes!
Suriye'de asker mayın'ın üzerinde beklerken, Trump, Kuzey Kore ve İran'ı
eşzamanlı tehdit ederken, hangi anayasa değişikliği diye sormak, yersiz bir
başka soru.
"Uyan da balık'a çıkalım".
Anayasa Mahkemesi'ne gidip, daha işin başında referandum'u iptal ettirmek
varken, yine gaza gelip, BOP değirmeni'ne su taşıyan sözde laik akıl'ların
peşine takılıp sandık'a gitmek vatandaşlık görevi midir?!
Vatandaşlık görevi bu ise Barzan, burnumuzun dibinde devlet kurdu.
Anlaşılan o ki, acem barzan kumpas değirmenine su taşımayı birileri
vatandaşlık görevi sayıyor, naçizane biz'ler, milyon'da 1'ler ise Atatürk
Türkiyesi'ne ihanet sayıyoruz.
Med & Cezir.
Hiçbir ihanet cezasız kalmaz.
Kimi kalp'ten, kimi sıkışık trafik'ten, kimi muz kabuğu'na basmaktan...
LARP...
Ezcümle:
16 Nisan güncesi çerçevesi'nde AB diyor ki:
"15 Temmuz'la birlikte Türkiye'de yargı, devlet otokrat'laştı."
16 Nisan realitesi kapsamında, ABD & AB üzerinden "demokrasi
muhtırası" geleceğini söylemek, kehanet olmasa gerek.
Step by step / Erdoğan Baharı.
16 Nisan referandum'u üzerinden, Erdoğan'a eşzamanlı birkaç kaftan bir'den
giydirildi.
Neo Enver kaftanı!
Neo Saddam kaftanı!
Neo Özal kaftanı.
Nüans?!
1 Mart Tezkeresi'nden yek farkı, bu defa bahaneleri kalmadı.
Çuval, çuval'cıların baş'ında.
Erdoğan yek karar alıcı oldu.
Bir başka nüans?!
İran ve Rusya ile iş yapan büyük müteahhitler; Trump'ın Rusya ve İran'la
araya sert mesafe koyduğu, NATO'ya yeniden sarıldığı süreç'te, ters
ayak'ta ecel terleri döküyor!
İsrail / İran makası çerçevesinde LARP.
Olmuş ile ölmüş'e çare yok.
TRT "referandum özel" siyasi parti temsilcilerinin
yaptıkları propaganda konuşmaları arasında, Urla'nın tanıtımı vardı,
Brexit / AB makas'ına atıf yapan, lüzumsuz yere emlak fiyatlarını patlatan, Neo
Nuh gemisi misali...
Nüans?!
Ecevit'ti, Erdoğan oldu.
1 Mart Tezkeresi bumerang.
1 Mart 2003'te Recep Tayyip Erdoğan'dan, Abdullah Gül'den, Bülent
Arınç'tan, Abdüllatif Şener'den kazık yiyenler, ABD'de yeniden iktidarda!
"Erdoğan, Saddam gibi indirilecek!"
Bu söz, Cemil Çiçek'in kardeşi Melih Gökçek'e ait.
Leb.
Nokta.
DURUM
2
Oyun içinde oyun!
İstihbarat Savaşları!
Evet / Hayır!?
(…)
Hasılı:
Gülen'cilerin "Hayır" diyeceğini kim söyledi?
Siyasal Kürtler'in "Hayır" diyeceğini kim söyledi?
Gül'ün, Ak Parti içinde "Hayır" çalışması yaptığını kim söyledi?
Dimyat'taki pirinç'e giderken, evdeki bulgur'dan olmak, nedir ne değildir?!
Ezcümle:
“Tarih, geçmiş siyasettir ve siyaset
şimdiki tarihtir.”
İng Tarihçi E. A. Freeman
İng Tarihçi E. A. Freeman
“Coğrafya, ülkelerin kaderini belirler!”
Napolyon
“Bir iç bunalımı ancak bir dış bunalım doğurur! Öncelik her zaman dış politikadadır.”
Alman tarihçi Franz Altheim
Nokta.
(…)
Yani?!
Şita.
Step
by step Neo Nuh Tufanı.
Kıyamet.
Kıyamet.
Ezcümle:
Menderes kimleri astı ve/veya Kimler
Menderes’i neden astı?!
İsmet
İnönü’nün; 18 Nisan 1960 söylevinden birkaç satır:
“İhtilal
ne iyi, ne de fenadır. İhtilali şartlar yaratır. Eğer şartlar ihtilale gebeyse
ve eğer iktidarlar bu şartları gereği gibi değerlendirmezse, ihtilal olur!”
“Eğer,
insan hakları yürütülemez, vatandaş hakları zorlanırsa, ihtilal behemahal
olur!”
Bu
kapsamda (Sonsayfa'dan alıntı) basit yek soru:
“Menderes’in suçu neydi, neden idam
edildi?”
Adnan Menderes İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık
muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra öğlen
13:21'de idam edildi.
Bir
diğer soru:
“Adnan Menderes neyle suçlanmıştı?”
Elcevap:
1-
Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek,
2- 6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek,
3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,
4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,
5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,
6- Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek
7- Kırşehir'i haksız olarak ilçe yapmak,
8- Yargı bağımsızlığının ihlal etmek,
9- Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak,
10- CHP'nin mallarına "haksız" yere el koydurmak, gibi nedenlerle suçlanmıştı.
2- 6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek,
3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,
4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,
5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,
6- Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek
7- Kırşehir'i haksız olarak ilçe yapmak,
8- Yargı bağımsızlığının ihlal etmek,
9- Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak,
10- CHP'nin mallarına "haksız" yere el koydurmak, gibi nedenlerle suçlanmıştı.
Peki bunlar idam cezası için yeterli mi?
Bence
hiçbir suçun cezası idam olamaz, idama tamamen karşıyım.
Fakat
Menderes de idama karşı mıydı?
Elbette
değil, 1951-1960 yılları arasında Menderes 43 kişinin idam kararına imza attı
ve hepsi idam edildi. İdamların en dramatik olanı ise, 14 Nisan 1955'te
casusluk suçundan idam edilen Hayati Karaşahin'di. İnfazı, Ankara
Samanpazarı'nda halka açık olarak yapıldı.
Suçu
neydi?
Rusya için casusluk yapmak!
Menderes'in başka suçları yok muydu?
Ezcümle:
27 Mayıs / 28 Şubat 2017 güncesi!
Karbon kopya!
DURUM
4
Kitabın adı: Wikileaks - Yeni Dünya Düzeni
Yazarları:
Özgür Uçkan, Cemil Ertem
Etkileşim Yayınevi
Etkileşim Yayınevi
(…)
Kitapta
özetle deniliyor ki:
1. Wikileaks çarpması önden geldi, ardından Arap baharı.
2. "Biz hükümetleri açarız" diyor, yani
"istediğiniz kadar içe kapanın, defansif oynayın açarız" mesajı var.
3. Tunus domino etkisi
yaptı diyor. Mısır, Lübnan, Cezayir, Ürdün, Yemen. Sırada "Suriye
var" diyor. Türkiye odak'taki ülke.
4. "Açlıktan nefesi kokanlar" diye kodlanan
"kalabalıklar" "Maptivizm" üzerinden "resmi binaları
tarumar etti" diyor.
5. Belirgin olarak verilen Tunus örneği var. Yolsuzluk, adam
kayırmadan adı 99'a
çıkmış Zeynel Abidin Ali, gençlerin ayaklanması sonucu iktidarını kaybediyor!
Türkiye'de de bu 17 / 25 Aralık'ta denendi, az kalsın Erdoğan
devriliyordu. Tunus'un devlet başkanı Ali, bu süreç'te Fransa'ya sığınmak ister
ama kabul edilmez. Fransızlar kendi sömürge devletinin başındaki
"yıpranmış" ismi satar. Zeynel Abidin Ali de Suudi Arabistan'a
sığınır, hala da orada olduğu iddia edilmektedir.
Demem o ki:
Laplace'ın Şeytanı?!
Adam Fawer tarafından yazılmış ve 2005
yılında yayımlanmış bilim kurgu romanıdır.
En iyi roman kategorisinin de aralarında olduğu çok sayıda ödül kazanmıştır.
Kitap, David Caine'in bir takım deneysel tedaviler sonucunda kazandığı gelişmiş hesaplama yeteneği sayesinde, tahminlerinin geleceği görmek haline geldiğini anlamasıyla başından geçenleri konu almaktadır.
Özet olarak kitabın kahramanı,
Pierre-Simon Laplace'in yarattığı bir teori olan “Laplace'ın Şeytanı” haline dönüşmüştür.
Demem
şu ki:
Step
by step "Erdoğan baharı"!
“Sadelik; karmaşanın en
son noktasıdır!”
Leonardo da Vinci
Leonardo da Vinci
Nokta.
Sezar yek tane, Brütüs kaç tane?!
16 Nisan 2017 Pazar
Sezar yek tane, Brütüs kaç tane?!
(ya da 16 Nisan real politik ve/veya İki uç'u BOP'lu değnek: Bir uç'unda
İran'la savaş var, diğer uç'unda Erdoğan baharı?!)
"İktidarda olduğum müddetçe bu anın
geleceğini biliyordum"
DURUM
Soru:
16 Nisan referandum'undan ne çıktı?
El cevap:
KAOS.
Yani?!
Erdoğan Baharı!
Nüans?!
Bıçak sırtı ve/veya Sırat Köprüsü.
Başka?!
16 Nisan referandum'u kapsamında, vatandaş'a sonuç'u oy'latılan kozmik
gündem:
"İran'la
savaş".
"Acem
HAARP".
Nüans?!
1 oy farkla da olsa sandık'tan çıkan sonuç'u meşru sayacak isek Erdoğan
"Başkan".
Erdoğan yek baş'ına hala Türkiye'nin yüzde 50'si.
Diğer yüzde 50, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun arkasında olmadığına göre TOPAÇ
dönmeye devam ediyor, diye bakmak mümkün.
Bu sonuç'a itiraz etmek de meşru ise "Hoşgeldiniz
Erdoğan Baharı"na!
The Democracy Project.
Bir başka nüans?!
Sandık
sonuç'una bakıldığında, Bahçeli'nin Erdoğan'ı kandırdığı anlaşılıyor.
Eyalet polemik'i de işin tuzu biberi.
Kaldı ki, Erdoğan'ın
yüzde 50'yi burun farkı ile geçmiş olmasını "Acem HAARP" alacaklı
adres dinler mi?!
1 oy fark'la da olsa yüzde 50, yüzde 50
+'dır.
Kaldı
ki, Erdoğan'ın aldığı oy'u Trump'ınkinden farklı mı?!
Bıçak sırtı gündem:
Erdoğan'a diyorlar ki,
"İran'la savaşmak mı istersin" ve/veya "Mursi, Saddam,
Kaddafi, Zeynel Abidin bin Ali vb gibi delik'e süpürülmek mi"?!
Hasılı:
Sezar bir tane, ne var ki ortalık Brütüs'ten geçilmiyor!
Muhallebi yerken ak diş'lerin kırıldığı süreç.
Tezekle yapılan...
Ezcümle:
16
Nisan real politik:
İki
uç'u BOP'lu değnek.
Bir
uç'unda İran'la savaş var, diğer uç'unda Erdoğan baharı.
LARP.
Not 1: 16 Nisan referandum'unun ilk kaybedeni
Adil Gür. Bahçeli, Kılıçdaroğlu, "Yes Man" medya?!?
Not 2: Saddam operasyonu
öncesi, birçok savaş filmi girmişti vizyon'a, gerçek olanla gerçek olmayanın iç
içe geçtiği. Suriye üzerinden İran operasyonu öncesinde de Türkiye'de benzer
bir film / dizi hareketliliği var. Bilinç yarılması! Film'lerde kazanan,
sahada...
Nokta.
17 Nisan real politik ve/veya Makul'ü normal'de aramak?!
17 Nisan 2017 Pazartesi
Yeni süreç çerçevesi'nde, Fizan'dan yeni döndük.
Anavatan'a hoşbulduk.
...
17
Nisan real politik:
Erdoğan'a
"EVET", Eyalet'e HAYIR!
Sandık'tan
HA/VET çıktı.
Daha net ifade ile söyleyecek olursak, yenişememe hali
sözkonusu.
Hayır'cılar da kaybetti, Evet'çiler de!
Kaos kazandı.
Destabilzasyon.
Bu nokta'da cevabı
aranması gerekli basit soru şu:
Erdoğan'ı kim
kandırdı?
Başrol'ünde Şener Şen'in oynadığı film'de olduğu gibi soracak olursak,
sandık'tan çıkan 1 oy kim'in oy'u?
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki oy oranını koruduğu gözönüne
alınacak olursa, sandık'tan çıkan 1 oy Erdoğan'a ait.
Peki ya Bahçeli'nin vaat ettiği oy'lar nerede?!
Bir diğer soru:
Erdoğan'ın bu oy
matematiği ile 3 Kasım 2019 sandık'ına gitmesi halinde, sandık'tan çıkması
mümkün mü?!
16 Nisan sandık'ından
zar zor çıkan bir "Evet"in, 2019'da baraj altında kalması yüksek
ihtimal.
O zaman bir başka soru:
2019 sandık'ından, 28 Şubat rüzgarı çerçevesi'nde
radikal laik bir Başkan çıkar ise netice ne olur?!
Sisi / Mursi.
Erdoğan'ın getirmeyi vaat ettiği idam sehpası'nda kim
sallanır?!
...
Bir başka açıdan...
Tartışmalı seçim sonuç'u üzerinden 16 Nisan akşam'ına bakılacak olursa:
Sandığa giden yeni seçmen oy'u (1,2
milyon) kadar fark'la Erdoğan kazandı.
Batı'nın Erdoğan'a
verdiği mesaj net:
Yüzde 65 ya da yüzde 60'la seçilmeni istemiyoruz ama
"Neo Saddam" kaftanını da, tartışmalı bir oy oranı ile de
olsa giymeni istiyoruz!
Muhalefet'e verdiği mesaj, kazanma ihtimalini
koruyarak sokak'a çıkmanızı (17 / 25), sandık'ı protesto etmenizi /Erdoğan
Baharı) istiyoruz.
Ki, İran'la savaş çevrelemesinden çıkamasın!
1 buçuk milyon seçmen
etrafında dönen tartışma üzerinden referandum sandık'ına bakıldığında şu basit
sonuç'u üretmek de mümkün:
CHP iddiasında ısrarcı
ise MHP'yi de yanına alıp sine-i millete dönebilir, HDP de buna katılabilir, o
zaman AKP'nin düşüncesine bakılmadan Türkiye hızla seçim atmosferine girer!
Sonbahar'da seçim!
Bahçeli, baraj altında
mı kalır üstünde mi?!
Neticede, kabul edilen anayasa değişikliği 2019'da yürürlüğe gireceğine
göre, çevrilen fırıldak ortada.
Amaç üzüm yemek ise bakış açısını değiştirmek şart.
...
Daha net ifade ile söyleyecek olursak:
Bahçeli, 2019'da yapılacak değişikliği gündem'e getirdiğinde de söyledik:
Zamanı değil, zamansız!
Dinleyen çıktı mı?!
Kılıçdaroğlu, referandum'a "Evet" deyip AYM'ye gitmekten
vazgeçtiği zaman da söyledik, sandık'tan 1 oy farkla dahi "Evet"
çıksa, sonuç'u meşrulaştırırsınız, sandık'a gitmek demek sonuç'u meşrulaştırmak
demektir, onun için referandum'a hayır deyin, süreç'i en başından
durdurun.
Dinleyen çıktı mı?!
16 Nisan akşam'ı Erdoğan ne diyor; "Atı alan Üsküdar'ı geçti!"
Şimdi herkes Erdoğan'a akıl verme yarışında.
Normal şartlarda olsa, Erdoğan'ın sandık sonuç'una bakıp "referandum'u
yok sayması" gerekir!
Ne var ki, Osmanlı batarken olduğu gibi tamamı ile (iktidar,
muhalefet, bürokrasi vb) kuşatılmış bir başkent tablosu ile karşı karşıyayız.
Sistem robot.
Erdoğan ne kadar manevra yapamaz halde ise CHP, MHP, HDP, BBP de
benzer durumda.
Bahçeli, Türkiye'yi referandum'a götürmemiş olsa bugün bunları konuşuyor
olmayacaktık.
Kılıçdaroğlu, AYM'ye gitmiş olsa gündem bu olmayacaktı.
Ne var ki,
konjonktür ortada:
Suriye, Kuzey Kore,
ABD / Rusya sert'leşmesi, İran / İsrail saflaşması vb.
Nüans; herkes kendi yapamadığını, karşı taraftakinin eksiksiz yapmasını
istiyor.
Şark'a özgü oryantal bir bakış açısı bu!
Pollyanna sizlere ömür.
...
Bu noktada önem kazanan bir başka soru:
Bahçeli'yi kim yönlendiriyor, Kılıçdaroğlu'nu
Bahçeli'nin peşine kim taktı?
2007'de Abdullah Gül'ü Çankaya'ya çıkartma süreç'inde
başrol üstlenen Bahçeli MHP'sinin de, Bahçeli'ye muhalefet eden (Akşener,
Aydın, Özdağ vb) isimlerin de patronu Abdullah Gül.
Gül, 16 Nisan referandum'unda saha'da aktif rol almadı
ama Erdoğan'a muhalif cenah'ı sevk ve idare etti, perde arkasından yönlendirdi.
Abdullah Gül'ün
siyaset üslubunu bilenler için bu pek de şaşırılacak bir şey değil.
Gül konuşmaz,
konuşturur.
Bu tablo üzerinden
okuma yapılacak olursa, Erdoğan'ın 2019 yarışını bugün'den kaybettiği çok net
ortada.
Erbakan'ın tasfiye edilme süreç'inde kurgulanan senaryo'nun bir benzeri ile
karşı karşıyayız.
"Erdoğan 16 Nisan sandığında burun farkı ile kazandı ama 3 Kasım 2019
sandık'ında kaybetti" diye bakmak mümkün.
"Saddam gibi
gönderilecek" ise balkonlarda tencere tavalar yeniden çalmaya başladı.
Erdoğan'ın kendi
elleri ile hazırladığı idam sehpası da cabası.
Büyük resim üzerinden
bakıldığında, bugünkü şartlarda sandık'tan zar zor çıkan irade, 2019
gerçekliğinde çıta'yı aşması mümkün gözükmüyor.
Kaldı ki, Gül
kaçınılmaz olarak NATO, AB arka planı üzerinden 28 Şubat süreç'i çerçevesinde
Erdoğan'dan Ak Parti'den ayrışmak, araya mesafe koymak zorunda!
AKP, Ak Parti'ye
karşı.
Erdoğan girdiği yeni
yol'da yalnız!
ŞİÖ'cüler NATO'dan çık
da gel diyor, Trump ise NATO şemsiyesi ile derinleşen kaos ortamına yürüyor.
17 Nisan real politik:
"Dengesiz denge politikası iflas etti.
Halk Bank Genel Müdür Yardımcısının ABD'de tutuklu /
rehin olması da süreç'in bir başka zorlu enstantanesi.
İran'la araya mesafe konulması isteniyor, şartlar
ortada.
Trump, Putin bilek güreş'i.
Suriye üzerinde İran, Rusya, ABD, YPG, PYD, PKK, IŞİD
vb sinir uç'larının tam dibinde bekletilen ve yol / yön tarifini net yapması
istenen bir Ankara var, ki dört bir kol'dan Türkiye'nin üzerine çökülmesin.
Süreç çok keskin ve de sert.
...
Bahçeli, 3 Kasım 2002 seçimlerine ülkeyi neden götürdüğü sorusuna verdiği
cevap'ta "önüne konulan bir anket"ten bahseder ama o anket'i kimin
koyduğunu hiç söylemez.
16 Nisan süreç'i de benzer hikaye!
Erdoğan'ın önünde yüzde 65 artı'lık bir oy potansiyeli vardı, sandık'tan
çıkan sonuç ortada.
Kılıçdaroğlu'nun önünde yüzde 60'lık bir derin'lik vardı, çıkan sonuç
malum.
Mevcut anket'lerde ortalama yüzde 55'in öngörülmesi önemli değil,
"Evet" ya da "Hayır" karargahlarındaki hava önemli!
Tartışmalı oy oranını yok sayacak olursak, sandık'tan başa baş bir sonuç
çıktığı görülüyor.
Arap baharı ya da Balkan baharı'na ilham olacak bir
demokrasi ateş'i bu!
"Erdoğan baharı".
Hayal'kırıklığının matematik'le alakası yoktur.
Saddam sonrası Irak'ın hali ortada.
Türkeş'in, Bahçeli için yaptığı uyarının
sebep'siz olmadığı malum.
Artık biliyoruz ki, BOP'un final sahnesi kapsamında
Türkiye'yi bildik bir el karıştırıyor.
"3 Y" yani "Yasaklar, Yolsuzluk,
Yoksulluk" üzerinden Türkiye'de kaos daha da derinleşiyor.
BOP'un renkli Demokrasi Projesi!
Barzani sakince bir kenarda devlet'ini ilan ederken,
Türkiye oluşturamadığı ortak akıl'ı üzerinden kendi kendini (intihar, harakiri)
tasfiye ediyor.
Kaht-ı rical.
Neo Fetret devri.
Abdülhamid düşerken.
...
YSK üzerinden 17 Nisan sabah'ına bakıldığında:
Erdoğan, YSK'nın aldığı karar (Edelman'ın ziyareti sonrası) Siirt'ten Jet
Fadıl'ın yerine vekil seçilerek TBMM'ye girdi ve Başbakan oldu.
ABD'de yeniden iktidar olan aynı irade Erdoğan'a yine YSK üzerinden mesaj
veriyor:
"İnce biz buz tabakası üzerindesin, istediğimiz
an seni delik'e süpürürüz. Ya İran'la savaşırsın ya da 28 Şubat rüzgarı
üzerinden Saddam gibi Ladin gibi Kaddafi gibi Zeynel Abidin bin Ali gibi Mursi
gibi..."
Mesaj bu.
YSK'ya 17 Nisan sabah'ı üzerinden bakıldığında iki tarafı keskin kılıç.
Tartışmaya konu olan
sandık mühür'ü olmayan oy pusulaları, konjonktür'e binaen "Hayır" da
çıkabilir, "Evet" de.
ABD'deki seçim
sonuçlarının tartışmalı olduğu bir ortamda, Türkiye'deki referandum kurmacası
üzerine fazla konuşmak, süreç'in de insan'ın da zeka'sına hakaret.
...
3 Kasım 2002 seçimleri üzerinden okuma yapıldığında, Türkiye'de ulusal
güvenlik açığı oluşmasına sebep olan Uzan Grubu operasyona uğradı.
Uzan'a 7,2'lik kampanya yapan Ali Taran önce kazandı, sonra kaybetti.
AKP üzerinden bakılacak olursa, reklamcısı Erol Olçak, 15 Temmuz'da köprü
üzerinde kim vurdu'ya gitti.
Adil Gür ise 16 Nisan akşamı derin çizik yedi.
Şimdi aynı ekip'ten çıkma ve hayır'cı Cephe'de itibar gören araştırma
kuruluşunun başındaki isim 28 Şubat çerçevesi'nde nokta atış işlem yapmakta.
Buradan anlaşılması gereken, yolun sonuna gelindi.
Çıkmaz sokak.
Türkiye'yi geçtim, Avrupa'nın güvenliği üzerinden
okuma yapılacak olursa, o güvenlik'i tehdit eden tüm unsurlar'ın kellesi İsrail
/ İran makasında.
Yani, ex.
Diye bakmak mümkün.
...
İsmet Paşa'nın deyişi ile 16 Nisan sandık sonuç'una bakıp "Makul'ü
normalda aramak elzem" diye yazsak, dinleyen çıkar mı?!
Kaldı ki, ortada makul diye bir şey yok!
İzmir, Atatürk'ün
değil, Erdoğan'dan nefret edenlerin başkent'i konumunda!
Yüzde 70 hangi saf'laşmanın
ürünü!
Erdoğan'a karşı
olanların ne kadarı laik, Atatürkçü, ulus devletten yana?
BOP'ta, Arap
Baharı'nda bir ismi şeytan'laştırıp insanları onun üzerine sürüp operasyon
yapıldığı hatırlanacak olursa, Türkiye'nin hangi çıkmaz sokak'a sürüklendiği kör
göze parmak hikaye!
Ak Parti üç büyük
şehir'de kaybetti.
Kazanan kim, Gül'ün
yönlendirdiği kadro.
Kaybeden kim?!
Görünen gerçeklikte
Erdoğan, hakikat'te Atatürk Türkiyesi!
2007'de olduğu gibi
ters ayak'ta saf'laştırma operasyonu yapılıyor.
Adam asmaca final
sahnesi üzerinden söyleyecek olursak:
Brexit / AB makası.
İş dünyası, tercih'ini
çok net olarak ortaya koymalı!
Aynı şeyleri tekrar
ederek farklı sonuçlar elde etmek mümkün değil ise merkez medya'da dönüşüm
kaçınılmaz!
Atv ile Fox Tv arasında fark yok!
Biri siyah diğeri beyaz derken, ülke ne hale döndü.
Amaç haklı çıkmak ise sonuç ortada:
Derinleşen kaos ortamı.
Güvenlik yok.
Bile bile lades.
17 Nisan real politik:
Erdoğan, Özal'ın ayak izleri üzerinde, kabir ziyaretinde.
Özal, eyalet dedi, öldü.
Ezcümle:
Pusu'layı şaşırmamak
lazım.
Kazan'ın doğurduğuna
inanan (kahraman) kazan'ın öldüğüne de inanmalı.
Nokta.
Dolmabahçe Mutabakatı ve/veya SUSURLUK kayalıkları?!
18 Nisan 2017 Salı
(ya
da Türkiye'den Katar mı olur yoksa Suriye, Irak, Yugoslavya vb mi?!)
16 Nisan sandığı kapsamında "Ertesi gün" not'ları...
Şaşkınlık!
Yenişememe duygusu!
Akılsız baş'ın derdini ayaklar çeker sözünden mülhem, Arap baharı, Balkan
baharı'nı aratmayan öfke birikmesi.
...
Türkiye'yi 3 Kasım 2002 seçimlerine Bahçeli MHP'si götürdü.
Birileri çıkıp da o günlerde Bahçeli'ye, "Yanlış yapıyorsun, ülkeyi
ateşe atıyorsun, seçim için doğru zaman bu zaman değil" demiş olsaydı,
dinler miydi?!
3 Kasım'dan 16 Nisan'a akan süreç'te yaşanan her acıda, her şer'de
Bahçeli'nin de baş parmağı yok mu?!
Nezaketsizlik etmek istemem, eskilerin deyişi ile delinin biri kuyuya taş
attı, şimdi kırk akıllı çıkartmaya çalışıyor.
3 Kasım 2002'de
Bahçeli'nin peşine takılıp GP'yi kurup seçime sokan Uzan'ların hali
ortada.
İlk kaybeden onlar
oldu ama Bahçeli hala koltuğunda.
2007'de Abdullah
Gül'ün Çankaya'ya çıkartılma süreç'ine dahil edilen Doğan Grubu'nun hali ortada
ama Bahçeli hala koltuğunda.
...
CHP diyor ki, referandum iptal edilmeli!
İyi güzel de, o imkan 16 Nisan öncesinde de vardı!
CHP o hakkı neden doğru zamanda kullanmadı?
MHP diyor ki, ortada ciddi bir başarı var, o (Evet) başarı'da MHP'nin de
katkısı var.
Bir başka doğru söz!
Ne var ki, Bahçeli'nin katkısı ile Türkiye yeni bir karmaşa'nın
ortasında!
Bahçeli MHP'sinin derinleşen kaos ortamında bir başarısı var ise ilk olarak
Erdoğan'a karşı olan cephe'nin organizasyonuna katkı sağladığı için başarılı.
Evet'teki katkısına gelince, 1 oy farkla olsa dahi Türkiye BOP'un şer
eksen'inin parçası oldu ise bu da bir başka başarı.
Ak Parti açısından ise ortada bir başka sandık başarısı var ama
hayalkırıklığı da az buz değil; yüzde 65, 60'lardan tartışmalı köpük oy'lar
fark'ına...
Pirus zaferi!
Deve'ye cilve yap demişler, mabadı ile kırk köyü dağıtmış.
...
16 Nisan sandık
sonuç'u üzerinden başlayan tartışma Türkiye'yi bir anda Erdoğan baharı'na
sürükler mi?
Türkiye iki farklı
kamp'a bölünmüş ise her iki kamp da rijit'leştiriliyor ise özenle bulandırılan
su'daki duruluk şudur:
Borç alan emir de alır.
"Balkan Baharı" rüşvet, yolsuzluk üzerinden yükselmedi mi?!
Kuzey Kore'nin vurulma aşamasında Güney Kore'de hangi yöneticiler
rüşvet'ten, yolsuzluk'tan hapis cezasına çarptırıldı, sır değil!
Her şey'in İslami modelleme üzerinden çarptırıldığı süreç'te neden kimsenin
aklına çalan'ın el'ini, başparmağını koparmak ya da dilini ısırmak gelmiyor!?
İşine geldi mi modern Dünya'da şöyle böyle, işine gelmedi mi şark
sofrası!
Tipik oryantal bakış açısı.
Futbol ayakla oynanır, basketbol el ile...
Hem ayak hem el ile oynamaya kalkışılır ise bu başka bir oyun'a döner,
futbol (Parlamenter) ya da basketbol (Başkanlık) demek mümkün değil.
...
İstihbarat
savaşlarında gelecek öngörüsü yapmak için "Kaç değişkene ne kadar süre ile
hakimsin?" sorusuna nitelikli cevap aramak elzem'dir.
Türkiye'yi yöneten ya
da karıştıran kadro'nun hepsi birer değişken ve büyük satranç
tahtası'ndaki vezir görünümlü piyon'lardan yek'i, diğeri.
Bahçeli'nin dünyası
ortada!
Kılıçdaroğlu'nun ufku.
Erdoğan'ın
mecburiyetleri.
Soru şu:
Erbakan zamanında
patlayan SUSURLUK irini, Erdoğan zamanında da patlar mı, patlar ise neticesi ne
olur?!
16 Nisan referandum sonuç'unu bilen de bilemeyen de aynı istihbari
adres'ten (Brexit / AB makası) çıkma anket şirket'i ise bir diğer soru:
Sandık sonuç'u birebir
bilindi ise kavga neden çıkıyor, "anketçi bilmiş işte herkes sonuç'u
kabullensin" diye niçin kimse telkinde bulunmuyor!?
Ortada ciddi bir saha çalışması var ise anket yapan şirketlerin
"Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar"ı sorgulaması, sorgulatması gerekmez
mi?!
Türkiye'nin tepe'den tırnak'a yolsuzlukla yıkandığı bir ortamda, en büyük güvenlik açığı "Yolsuzluk zinciri"...
İstihbarat servislerinin kadrolu elemanı işgüzar anketçilere soru:
Latin Amerika'nın
narko demokrasilerine dönüşmek midir, demokrasi, ilerleme?!
...
AKP'nin iktidara geldiği, BOP çerçevesinde yükseltildiği süreç'te
MİT (Şenkal Atasagun) ikaz etmişti, "Yolsuzluk (rüşvet çarkı),
Türkiye'de sistem'i tehdit ediyor, ciddi güvenik açığı üretiyor!" diye.
Şu an ikaz eden var mı?!
Kaldı ki, erkete'ye yatanları geçtik, görünen köy de kılavuz istemiyor!
"Erdoğan nasıl giderse gitsin, çark aynen devam
etsin" düşüncesi hakim CHP, MHP, HDP, AKP cenah'ında.
"Hırsızın partisi olmaz" geçmişin hikayesi!
Bugünün hikayesi ise "Yolsuzluklar, Yasaklar,
Yoksulluklar" üzerinden "renkli demokrasi ateşini yakıp, devletleri
parçalıyorlar.
Dikkat muz kabuğu diye uyarmak yersiz, egoların
kulaklardan fışkırdığı şu ortamda ya da tavşan gibi mabaddan nefes alındığı
yeni süreç malum.
Herkesin gözünün önünde büyük ermeni kürt devleti
procesi tuğla tuğla yükseltiliyor, ne var ki, medya ve siyaset hala
gerçeklikten çok uzak, meleklerin cinsiyetini tartışmakla meşgul.
...
Hayır'cı Türkiye'nin yayın organı Fox, Halk Tv, Sözcü yek göz'den
çarpıtılmış gerçekleri anlatıyor.
Evet'çi Türkiye'nin yayın organı Atv, Sabah vb ise benzer hikaye.
Kaldı ki, gazeteciler gazetecilik, siyasiler siyasetçilik yapmış olsa hiç
bu halde olur muyduk?!
Misal, Oktay Ekşi Hürriyet'in Başyazarı iken tanımayan yoktu, CHP'den
siyasete atıldı, adını hatırlayan var mı, ekranda gören var mı, gazetesi adını
anıyor mu?!
Enis Berberoğlu?
Altan Öymen, Milliyet'in etkili başyazarı idi, CHP'ye genel başkan oldu,
kaç gün baş'ında kalabildi?!
2007 sonrasında el değiştiren ve iktidara bağımlı hale getirilen medya'nın
içler acısı hali malum.
Çiller de medya'nın patronu olmak istedi ama şimdi nerede?
Herkes kendi işini yapmış olsa üç kişinin işini yapmış olacağından,
birileri çok istese de ortalığı hiç böyle BOP götürebilir miydi?
Küre, 1. ve/veya II.
Dünya Savaşı şartlarından farklı bir saflaşma içinde değil!
İran, Kuzey Kore,
Suriye vb...
...
Amaç ülkeyi parçalamak
ise 16 Nisan referandum'u bunun için gerekli sebep'i oluşturdu.
Roma'nın iki yüzlü Tanrısı Janus üzerinden bakılacak olursa:
Erdoğan, "EVET" diyen Türkiye'nin Başkan'ı.
Gül ise "HAYIR" diyen Türkiye'nin
Cumhurbaşkanı.
Gökçek ise her iki isimin içinde,
dibinde.
Tablo bu ise
Yugoslavya, Ukrayna örneklerine yeniden bakmak elzem.
Ukrayna'da ABD, AB bir
uç'undan çekti, Rusya da diğer uç'undan çekti ve ülke iki parçaya bölünmedi
mi?!
Yolsuzluk çarkı üzerinden iktidar da muhalefet de bürokrasi de avlanmış ise
kim hangi yol'un yolcusu?!
Bunu anlamak için tüm değişkenlere eşzamanlı bakmak elzem.
...
Topaç dönmeye devam ediyor.
Amaç İzmir ve birkaç ili BOP yangınından kurtarıp "kazanmak" ise
basit soru:
Gazi'nin emanetine sahip çıkmak bu mudur?!
Evet diyenlerden farkı nedir Hayır'ın?!
Akademik demokrasi notları üzerinden katkı yapan değerli okuyucularıma
diyeceğim şudur:
Ülke boyundan büyük
yolsuzluk bataklığına batmış ise hangi demokrasi?!
Hangi "Temiz
Eller"den çıkacak demokrasi?!
Kaldı ki, güvenlik
olmadan demokrasi olmuş, olabilmiş olsaydı dünya şu anda yeni bir büyük
savaş'ın eşiğine gelir miydi?!
ABD'den Rusya'ya,
Çin'den Hindistan'a, Avrupa'dan Afrika'ya çevrilmekte olan "rüşvet
çarkı" tıkandı, bu sebepten Batı'da "Kıyamet" diye kodlanan
nükleer harp'in arifesindeyiz.
Her kim hangi yolda
mücadele ediyor ise hiç aklından çıkartmaması gereken basit kural, savaş'ın adı
ideoloji, din vb bir savaş değil, enerji bazlı dünyalar savaşı!
Boru hatlarının güvenliğini
sağlayan süreç'te ön alır.
Ne var ki, Mısır'da
Sisi, Mursi'yi içeri aldı ama asamadı, astırmadılar.
Tamtakır kasa yüzünden
Sisi'nin koltuğu da sallantıda.
Ya Papa'nın verdiği
rol'ü eksiksiz oynayacak ya da Mısır parçalanacak.
Mursi ekibi'nin enkazı
üzerine çıkan'ın da zemini çürük ise basılan yerlere çok dikkat etmek gerekmez
mi?!
...
Katar'da işsizlik, çalışmama parası 12 bin dolar ise üretmeden yan gelip
yatarak dinini yaşayana değil, hangi sebepten onları öyle yaşattıklarına bakmak
gerekmez mi?!
Türkiye'deki üretmeyen ekonomi'nin varsılları da benzer hikaye.
Varlık balonu patlar mı, patlar.
Yiğit Bulut, dün sabah TRT ekranında eksi faizli kenarda bekleyen trilyon
dolarlık fon'lardan bahsediyordu, o paraların Türkiye'ye geleceği ve
(üretmeden, tüketen) ekonominin yeniden canlanacağını heyecanla anlatıyordu.
Ne var ki, eksi faizli para yeni değil uzun zamandır durduğu yerde durmaya
devam ediyor ve Türkiye'ye adım atmak gibi de bir niyet'i yok.
Neticede savaş'ın adı enerji bazlı istihbarat savaşları ise ortada sahipsiz
bir para da yok.
Avrupa'nın üreten ekonomisi Almanya'da çanlar çalıyor ise Kıyamet'in
göbeğinde Katar gibi bir medeniyet kuracağız, kurduk mavrasını kim satın alır,
hangi vakit'e kadar satın alır?!
Katar olacağız diyenler Türkiye'yi Suriye
bataklığının içine soktu!
Eşzamanlı Suriye de Türkiye'nin içinde.
Tablo çok net, okumasını bilen için.
Kaldı ki, Katar'ın yükü de ağır.
Konforizm'in son demleri.
Suudi Arabistan gibi bir anda
yoksullaşabilir, enerji yataklarına sahip olmak günümüz dünyasında zengin olmak
için yeter sebep değil.
"Barut bitti".
Nokta.
Ve...
Son olarak...
Kandil, 16 Nisan öncesinde ne diyor, "Biz Dolmabahçe
mutabakatına sadık'ız".
'Dolmabahçe Antantı'nın altına "Hayır" diyen cephenin
başaktörleri imza koymuş ise "Evet" ile "Hayır"
arasında fark var mıdır?!
Bahçeli'nin kuyuya attığı taş'ın peşinden dipsiz kuyuya atlayanların işin
öncesini de merak etmesi gerekmez miydi?!
Sandıktan çıkan oy ya
da seçim yüzdesi de illüzyonun bir parçası ise Neo Sevr planı çerçevesinde
Türkiye, kaptansız gemi gibi açık denizde sürükleniyor, diye bakmak mümkün.
İşin ehli hakem ya da
serdümen olacak ki, hem ayrışmayı sonlandırsın hem de gemi parçalanmasın,
bermuda şeytan üçgeninde kaybolmasın.
Basit soru ortada:
Erdoğan'ı kim
durdurur?
Gül, Arınç, Gökçek,
Kılıçdaroğlu, Akşener, Perinçek, Gülen, Çiller vb isimler yan yana geldi,
netice ortada.
Erdoğan'a Erbakan
operasyonu!
Menderes'i
durdurabildi mi İnönü, Bayar?!
Özal'ı, Türkeş,
Erbakan, Ecevit, Demrel koltuğundan edebildi mi?!
Mustafa Kemal Atatürk, 2. Dünya Savaş'ının yüksek matematiğini yanlış
hesapladı, öldü.
Sandık'tan çıkan oy her şey ise Esad'ın sandık zaferleri ortada!
Buna rağmen Esad için cani, katil, vampir deniyor ise oy her şey
değildir.
Ezcümle:
“Derisini değiştirmeyen yılan, kafasını değiştirmeyen insan ölmeye
mahkumdur.”
Friedrich Nietzsche
2017 sıcak yaz'ı çerçevesinde cevabı aranması gerekli
basit soru şu:
İran'la savaşı, büyük ermeni kürt devletine akan
süreç'te parçalanmış Türkiye tablosunu hangi saflaşma durdurur?!
BOP'un final sahnesinde şeytanlaştırılan Erdoğan'ı
oyun'dan düşürmek "easy / kolay", zor olan yukarıdaki
basit soru'nun cevabı!
Nokta.
Hayrullah MAHMUD