Salı günü İdlib yakınındaki Han Şeyhun kasabasında silah depolarının vurulmasıyla birlikte, Astana barış görüşmelerinden beri sessiz kalan Batı basını bir merkezden düğmeye basılmış gibi birden saldırıya geçti. Gazetelerin birinci sayfaları “Katil Esad çocukları katletmeye devam ediyor”, “Katliamlara kim son verecek?” manşetiyle çıktı. Suriye’ye askeri saldırının psikolojik boyutları adım adım tırmandırıldı. Üç gün evvel “Esat’la devam edilmesinde bir sakınca yok” beyanında bulunan ABD Başkanı Trump’ın jet hızıyla dönüş yaparak “Suriye kırmızı çizgimizi aştı, Esad rejiminin insanlığa yönelik bu iğrenç eylemlerine göz yummayız” tehdidini, dün gece Humus yakınlarındaki Şaryat Hava Üssü’ne füzeli Amerikan saldırısı izledi. Fırsat mı veriliyor? Suriye’nin kendini savunması ne mümkün? Amerika iftiralarla beslediği sözde kırmızı çizgi ihlallerinin arkasına saklanarak egemen devletlere saldırmayı Irak’tan beri iyi biliyor.
Trump’ın “hızlandırılmış dış politika derslerini” çabuk öğrenerek yüzünü “reel politikaya” çevirmesi Amerikan derin devleti ve savaş çığırtkanlarını ziyadesiyle memnun etmiş bulunuyor. Koalisyon ortakları İsrail, Suudiler ve AKP Ankara’sının ağzı kulaklarında. Sivil kayıpların da olduğu hayasız saldırıdan duydukları haz pervasızca dillendiriliyor.
“Obama’nın yarım bıraktığı iş nihayet tamamlandı.”
Trump’ın Suriye’ye askeri müdahale çıkışı içeriye de verilen bir sinyal olarak değerlendiriliyor. Ancak MCCain’ciler ondan daha fazlasını bekliyor; Esad’ın düşürülmesi şartı, muhalif Suriye Ordusu’nun modern silahlarla donatılması, Suriye Hava Üsleri’nin dümdüz edilmesi, Şam’a destek veren Rusya’nın cezalandırılması; yani daha fazla kan ve göz yaşı. Suriye ve halkı yok edilmek isteniyor. Önümüzdeki süreci Trump’ın derin Amerikan devletine verdiği tavizler dışında “komşu ve kardeş ülke” Türkiye’nin duruşu da belirleyecek.
IRAK’TAN BU YANA HEP AYNI SEFİL SİYASET
Arka planı henüz aydınlatılmamış Han Şeyhun kasabasındaki “saldırıya cevap vermek” bahanesiyle Suriye’ye müdahale emri veren Amerikan Başkanı Trump’a da, Batı ve Esad cinneti geçiren gözü dönmüş bölgesel ortaklarına da elbette söylenecek çok söz var. Uluslararası Af Örgütü 28 Mart’ta yayımladığı raporunda ABD liderliğindeki Anti-IŞİD Koalisyonu’nun hava bombardımanları nedeniyle bölgede dramatik biçimde artan sivil ölümleri kınadı. Son iki ayda sadece Musul ve Rakka’da öldürülen sivillerin sayısı neredeyse iki bin civarında. Ne hikmetse “hava bombardımanı esnasında evlerinizde kalın” uyarısı yapılan sivil halka bombalar tam da evlerindeyken, camide veya okul avlusunda sehven isabet ediyor. İnsan Hakları Örgütleri Musul’un batısında bulunan Cadida mahallesinde koalisyon güçlerinin 17 Mart’ta gerçekleştirdiği hava saldırısında “bir kalemde” en az iki yüz sivilin öldürülmesine özellikle dikkat çekiyor, uluslararası hukukun ağır ihlal edildiğine vurgu yapıyor.
Nitekim Putin’in de Şayrat Hava Üssü’ne Amerikan saldırısından hemen sonra yaptığı ilk açıklamada “ABD’nin Suriye’ye saldırarak dikkatleri Irak’taki sivil kayıplarından uzaklaştırmak istediğini” belirtmesi durumun vehametine işaret ediyor.
Bölge büyük bir mezbahaya dönüştürülürken, Amerika ve ortaklarının İdlib’de sözde uygarlık ve ahlak satan kırmızı çizgileri, Musul, Rakka ve Halep’te çoktan iflas etmiş bulunuyor; kendi gerçekleştirdikleri katliamlara sessiz kalınıyor.
ASIL KIRMIZI ÇİZGİ
Amerikan BOP’unun son 15 yılda Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da insanlığı ittiği kan bataklığı ve milyonların acılı göçleri gözler önünde. Ülkeler paramparça, bölge halkı cihan harplerindeki kadar derin yaralar içinde. Körleştiler; sömürü ve savaşlarla yok ettikleri insanlık bilincinin ve onurunun insanlığın asıl ortak kırmızı çizgisi olduğunu artık göremiyorlar.
SAVAŞTAN MEDET UMMAK
Trump’ın Suriye’ye askeri bir müdahalenin gündemde olduğu işaretini almalarıyla, uçmaları bir oldu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, savaş çıkmazsa hayal kırıklığı olur modunda “Trump’ın kırmızı çizgisine” hararetle atladı. Evetçi Cumhurbaşkanı geri kalır mı? ”Müdahale açıklaması lafta kalmasın, icraat olursa üzerimize düşeni yaparız, çekinmeyiz” açıklaması akıllara ziyan. Sanırsınız Suriye egemen bir devlet değil, sanırsınız uluslararası hukuk işlemiyor. Astana, Mastana dert mi? Referandumda hayır yerine, yeter ki Suriye ile savaş çıksın. Ülkenin göz kırpmadan cehennem ateşine atıldığı günler... Savaş lobisi sözcülerini aratmayan sağduyu yoksunu siyasetçiler... Yurtta ve bölgede barış ve huzur için bu utanç döneminden bir an önce kurtulmak dileğiyle, hayırlı aydınlık günlere.
Gönül KENTER
Aydınlık/08.04.2017