Geçen hafta, Fransa ile birlikte Avrupa’nın diğer ülkelerinin NATO’ya üye olmasında dönemin sosyal demokrat (Sosyalist Parti) yöneticileri, Cumhurbaşkanı Vincent Auriol ve Başbakanı Paul Ramadier’nin büyük bir çaba harcadığını yazmıştım.
NATO AVRUPA’YI DENETİM ALTINA ALMA ARACI
De Gaulle’ün önderliğindeki Fransa 7 Mart 1966’da NATO’yu Fransa’dan söküp atmıştı. De Gaulle’ün politikasının temelini ulusal bağımsızlık düşüncesi oluşturuyordu. Fransa, savunma, güvenlik ve ekonomide bağımsız politikalar izlemeliydi. NATO’nun ABD’nin Avrupayı denetim altına alma aracı olduğunu düşünüyordu. Bu tutumunu 30 Ocak 1963’de 1959-1969 yılları arasında sözcülüğünü yapan Alain Peyrefitte’e (*) şöyle izah etmişti:
“NATO bir boş laflar akademisi. Bizim savunma gücümüzü zayıflatan, onsuz bir savunma düşünülemez fikrini aşılayan, böylece milli bağımsızlık hislerimizi uyuşturan, bizi güçsüzleştiren bir kuruluş. NATO aslında bir aldatmaca, Amerika’nın Avrupa’ya el koymasının bir kamuflajı.” (1963).
DE GAULLE’E KARŞI GLADYO DARBESİ
Cezayir’in bağımsızlığına kavuşmasından sonra (1962), Fransa Cezayir’den dönen birliklerini NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı (SACEUR) emrine vermek yerine, Birinci Kolordu’yu oluşturdu. De Gaulle, 9 Ocak 1963 tarihinde Alain Peyrefitte’e “Cezayir olayı halledildikten sonra, büyük sorun şimdi, Amerikan emperyalizmidir. Sorun içimizdedir, bazı yöneticilerimizdedir, bazı komşularımızdadır. Sorun kafamızdadır” diyerek ABD’ye karşı alacağı tedbirler üzerine kafa yorar.
General de Gaulle’ün bu dolu dizgin ABD ve NATO karşıtı tutumu ve Cezayir’de direnişçilerle görüşerek sorunu çözme politikası, ABD’de büyük bir rahatsızlık yaratmıştı. Fransa’da ki NATO’ya bağlı gizli örgüt harekete geçirilerek de Gaulle’e karşı bir darbe tezgahlandı. Darbe başarısız olmuştu.
DE GAULLE SONRASI
Fransa’nın geleneksel dış politikası V. Cumhuriyetin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı General de Gaulle tarafından belirlenmişti. Kendisinden sonra gelen cumhurbaşkanları Georges Pompidou (1969-1974), Valéry Giscard d’Estaing (1974-1981) ve Jacques Chirac (1995-2007) tarafından bu politikanın ana çizgileri savunulmuştur.
1981 yılında Cumhurbaşkanlığına seçilen François Mitterrand bütün siyasi yaşamı boyunca de Gaulle’e ve politikalarına karşı mücadele etti; de Gaulle’ün V. Cumhuriyetine, NATO’nun askeri kanadından çıkma kararına ve nükleer caydırıcılık politikasına hep karşı çıktı. Mitterrand, ABD ve NATO ile ilişkiler açışından de Gaulle’dan kopuşu ifade ediyordu. Pierre Lelouche’a (**) göre “Atlantik ittifakının avukatı durumundaydı”. NATO’ya geri dönüş için Mitterrand ABD ile gizli bir diplomasi yürütüyordu.
Jacques Chirac, de Gaulle geleneğini temsil ediyordu. Çok kutuplu bir dünyayı savunuyor, AB’yi bu çok kutuplu dünyadaki kutuplardan biri haline getirme çizgisi izliyordu. ABD’nin Irak’ı işgaline Almanya ve Rusya ile birlikte karşı çıkmış bir Paris-Berlin-Moskova hattı oluşmuştu. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice açıkça Fransa’yı tehdit ediyordu: “ABD Rusya’yı affedecek, Almanya’yı unutacak ama Fransa’yı cezalandıracak”tı, çünkü Fransa yalnızca askerî güç kullanımına karşı çıkmakla kalmamış, ABD’nin karşısına BM ve uluslararası hukuku çıkararak alternatif bir dünya modeli sunma “hatasını” işlemişti.
Chirac’ın partisinin başına geçen Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı kampanyasının sloganı “kopuş”tu; bu, de Gaulle’ün çizgisinden kopuşu ifade ediyordu.Fransa Sarkozy’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde 43 yıl aradan sonra NATO’nun askeri kanadına yeniden döndü. Fransa artık Atlantik cephesinin Fildişi Sahilleri’nden, Libya’ya ve Suriye’ye kadar saldıran vurucu gücü durumuna gelmişti.
O dünya “sol”unun umut bağladığı François Hollande’da Sarkozy’nin izinden gitti. Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti’ne askeri müdahale ve günümüze kadar uzanan Suriye’ye karşı izlediği saldırgan çizgisi.
2017 yılı Fransa’nın Atlantik cephesinden uzaklaşacağı, Avrasya ile iyi ilişkiler geliştireceği bir yıl olmaya aday. Kazanma şansı en yüksek olan François Fillon’nun programı bu yönde.
(*) Alain Peyrefitte, “C’etait de Gaulle”, Edition de Fallois, Fyard, 1997
(**) Pierre Lellouche, “L’allié indocile, La France et l’OTAN, de la guerre froide à l’Afganistan”, Edition du Monet, 2009
Ali Rıza Taşdelen
Aydınlık/16.01.2017