26 Ocak 2017 Perşembe

Esad Saplantısı Muhalefete Sirayet Etmiş

Dikkat buyurunuz: Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi tartışmalarında, muhalefet partilerinde mevzi tutmuş malum kadro tekmili birden “Suriye anayasası ve başkanlık sistemini” kıyaslama unsuru olarak kullanıyor. Erdoğan ve hükümet “diktatör ve katil Esad” söylemini terk ettikçe bu bayat ifadeyi temcit pilavı gibi tedavüle sokmaya azami gayret sarf ediyor. Herhangi bir kıyaslama yapmadan, iktidarın gündeme getirdiği anayasa taslağı ve başkanlık sisteminin getirisi ve götürüsü, Türkiye’ye uygun olup olmadığı üzerinde yoğunlaşmak yerine, Esad saplantısı hastalığı muhalif bazı vekillerin müptelası durumunda.

Suriye anayasası ve Başkanlık sistemini yarın detaylı olarak arz edeceğiz. 1973’ten beri yürürlükte olan Suriye anayasasının temel maddeleri ve 2012’de yapılan değişiklerin ardından kabul edilen yeni bentlerini paylaşacağız. Anayasanın omurgasını oluşturan kanunları Arapçadan Türkçeye aktarmak tahmin ettiğimizden daha fazla zaman aldı. Çeyrek asra yakındır yaşadığımız Suriye’de kaim olan sosyal, hukuk, ekonomik ve siyasal sistemini anlamakta halen zorlanıyoruz.

CHP’DE MANİDAR ESAD SAPLANTISI

Fransa devrimi, ABD devrimi, Sovyet Rusya devrimi, Türk devrimi, Arap devrimi, kadim medeniyetler ve İslam hukukundan esinlenerek ortaya çıkmış, Alevi medeni ahval hayatını Hanefi mezhebine uygun tanzim eden, Hristiyanların ve Dürzi toplulukların medeni ahval ilişkilerini bağımsız düzenleyen bir sosyal-siyasal sistemin hüküm sürdüğü Suriye hakkında ülkemizde bu kadar kolay ahkâm kesilmesi, ukalalık değilse malum mahfillerde kurgulanmış algı operasyonunu bilerek ve kas ederek tedavüle sokma faaliyetidir.

Altı yıllık yıkım ve terör savaşına rağmen Suriye’de sıkıyönetimin, OHAL’in veya sokağa çıkma yasağının uygulanmadığını da bilmezler. Bazı MHP ve HDP vekillerin Esad hastalığının sebebini okuyabiliyoruz. Ancak son dönemlerde bazı CHP vekilleri ve hukuk profesörlerinde patlak veren Esad saplantısı çok manidar.

SURİYE’NİN ÖZGÜNLÜĞÜ

Demokrasi, diktatörlük, aile hanedanlığı, parti egemenliği, halk meclisi etkisi, sendikalar ve kitle örgütlerinin nüfuzu, eğitim kurumların rolü, binlerce yıllık birikime sahip kent ticaret burjuvazinin konumu, sömürge ve mandacılık tarihinin bıraktıkları, devrimci mücadele tarihi, Filistin davası, İsrail ve destekçileri ile savaş, Türkiye ile yaşadığı inişli-çıkışlı ilişkiler, Sosyalist Sovyetler Birliği ve ardından Rusya Federasyonu ile yaşadığı tecrübe, İran ile inişli-çıkışlı münasebetleri, Suudi hanedanlığı ile aşna-fişne haller ve düşmanca münasebetler, sosyalizm, kapitalizm, feodalizm, modern hukuk, dini hukuk ve aklınıza gelebilecek birçok sistemi ve etkileri bağrında taşıyan bir sistemle karşı karşıyayız.

Tüm Arap coğrafyasını ihtiva eden Arap Ulusal birliği mi yoksa Toroslardan Nil Nehrine kadar uzanan bereketli hilal coğrafyası ve yıldızı Kıbrıs’ı içine alan Büyük Suriye mi? Tartışmaların arşa ulaştığı bir ülke bugün varlığını koruyabilecek mi? diye söze başladığımız bir Suriye’den söz ediyoruz. Sittin cehennemden devşirilen zebaniler ve dünyanın en kudretli devletlerinin bölücü ve dini-dar projelerine maruz kalan ve bunlara karşı amansız bir mücadele veren bir ülkeden bahsediyoruz.

SULTA VE SOPA

En nihayet Suriye tarihi, anayasası ve başkanlık sistemi akademinin ve o ülkede yaşayan ve yaşamak isteyen insanları ilgilendirmeli. Dışarıdan müdahale ile zorla Suriye sistemini değiştirmeyeceğimize göre ya telkin yoluyla yahut haşır-neşir haliyeti yaşayarak o ülkenin sistemine etki yapabilir veya değiştirebiliriz. İmdi bütün bu gerçekler ortadayken, Türk halkının ezici çoğunluğunun yabancı olduğu, içinde yaşamadığı bir sistemi Türkiye’de iktidarın arzuladığı sistem ile kıyaslamak hangi akla hizmettir.

Sulta örgütlü bir silahlı kuvvettir. Bu kuvvet bir kesim için demokrasi nimetleri sunarken başka bir kesim için diktatörlük kaynağıdır. Bu prensip balta girmemiş ormanlarda yaşayan kabile toplumlarından en modern devlet aygıtının yürürlükte olduğu ülkelere kadar geçerlidir. En emsal hukuk nizamı ile yönetilen ülkeleri masaya yatırdığınızda en vahşi diktatörlüğün uygulamalarını bulabilirsiniz. Tersi de doğrudur. En karanlık iktidarlarda da birçok kesim için demokrasinin nimetleri vardır. Sultayı ve sopayı elinde tutan güç ve iktidarın kimin lehine uygun çalıştığı esastır.  

Mehmet YUVA
Aydınlık/11.01.2017