25 Ocak 2017 Çarşamba

Doğu 'Refleksi!...'



Enikonu, esmer güzelidir: boyu bosu yerinde, kaşlı gözlü derler ya öylesi; kıvırcık ve uzun kirpikleri ''çalpâre çalıyor''; tanıdığımda, henüz öğrenciydi; öğrenimi ''amerikan'', ''kafası'' Türk; öyle ki, ilk ABD ikametinde, '60 milyon yoksulun, orada Üçüncü Dünya yoksulluğunda yaşadığını yazmıştı' ; yâni, gözü açık, ''amerikan rüyası'' görmüyor.

Doktora dönüşü, aktardığı ''gözlem'' daha çarpıcı: malûm, orada ''Türkiye uzmanları'' var; gelmiş görmüş, dilimizi öğrenmiş adamlar; ülkemizdeki gelişmeleri, dakikası dakikasına izleyen! Burada, yeni bir şey oldu mu bunlar birikimlerine dayanarak, sonuçlar çıkarır; ''tahminlerini'' test için, Türk öğrencilerine söylermiş: ''... şimdi şöyle olur, filan şöyle yapar, feşmekânın tepkisi ise..''; öğrencilerin cevabı, her seferinde, olumsuz: ''... hayır, asla! Ne öyle olur, ne böyle; belki ancak şöyle olabilir!...''

Doktora öğrencisi, bilinçli bir Türk çocuğunun ''kestirebileceğini'' iyi donatılmış, sinek uçsa haberini alan Amerikalı, niye ''kestiremez''? Güdük bir tarihin, habis bir sanayileşmenin, kronik bir dış dünya cahilliğinin, ''tutsağı'' olduğu için mi? Yoksa pratik -ve pragmatik- çözümün, her zaman iyi -hatta bazen çözüm bile- sayılmayacağını bilmediğinden mi?

Siz, bunu düşüne durun; biz, başka bir taraftan kapak kaldıralım.

Tartışılmaz iki kanıt!..

O burnundan kıl aldırmayan, ''batılı kafası'', iş değerlendirmeye gelince, ''Doğu'' yu daima yanlış değerlendirmiştir; bunun, xx. yy. içinde, iki tartışılmaz örneği, sanırım Anadolu ve Vietnam:

1/ 1919' da, hangi ''Batı' lıya'' sorsanız, Osmanlı dağıtılmış, Türkler nihayet Asya' ya sürülmüştü. Ne vahim yanılgı! Kanıtı, -hâlâ hazmedemedikleri- Lausanne değil midir?

 2/ ''Soğuk Savaş'' sırasında, ABD ordusu, Vietnam' ı Fransızlardan devraldığı zaman, Batı' da herkes Vietkong' un sonuna hükmetmişti; tarihin, -bir bakıma Asya' nın,- cevabı farklıdır; somut kanıtı, Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti!

Bilinmez kaç kere yazdım: Son yüzyılda 'Sistem', Doğu' da hangi lideri desteklediyse, o lider halkı tarafından alaşağı edildi: Vahdettin, Çankayşek, Vantiyö, Rıza Şah Pehlevi, Ziya-ül-Hak, Marcos vs.: buna mukabil, hangi lider ''Sistem'' e ( Batı' ya) kafa tutup direndiyse, halkıyla özdeşleşip tarih oldu:

Galiyef, Gâzi Mustafa Kemal, Maozedun, Hoşiminh, Dr. Musaddık, Kaddafi, Saddam, Hafız Esad vs!.. T.E. Lawrance (Casus), ''Hatıraları'' nın bir yerinde, yanılmıyorsam şöyle diyordu: ''Hangi davranışın yanlış olduğunu düşünüyorsak, Türkler, malûm ahmaklıklarıyla, daima onu yapıyorlardı!'' Acaba? 1919' da onlar için yanlış olmayan, Sevres Anlaşması' na teslimiyetti; yanlış olan ise ''ya Ölüm ya İstiklal!'' Hangisi kazanmıştır? Galiba Vahidof ile Galiyef' i, Trotskiy ve Lenin' e karşı, haklı çıkaran da bu doğulu refleksi olmuştur; nasıl ki bugün, aynı refleks ''Sistem'' in ( ABD' nin) Avrasya ''projeksiyonu'' nu allak bullak ediyor.

Yeni 'ipek yolu'nun asıl anlamı...

Rusların 'Özal' ı, 'Prezidan' Yeltsin, iktidara konmak için ''Sistem'' e peşkeş çektiği, ''sovyet Asya cumhuriyetinin'', ne anlama geldiğini, sonradan fark etti: Zenginliği akla durgunluk veren bir petrol coğrafyası! ABD, Enerji Bakanlığı kayıtlarına göre o topraklarda, yaklaşık 200 milyar varillik bir rezerv yatmaktadır. Rakamlar Avrasya' nın ABD için önemini, açıkça ortaya koyuyor; Washington' ın, Türkiye' yi ''kullanarak'' bu zenginliğin üzerine ''oturmak'' hesabınıysa, ben söylemiyorum, Prof. Jean Radvanyi (Le Monde Diplomatique) yazmış:

''... AB'nin 1993 yılında başlattığı Avrupa/Kafkasya/Asya (Traceca) ulaşım koridoru, bölgede ticaret yollarına hâkim olan Rusya'nın tekelini kırmaya yönelik, en önemli proje; daha sonra Ukrayna ve Moğolistan'a kadar genişletilen proje, otoyollar, demiryolları, limanlar, petrol boru hatları ve hava koridorlarını kapsayan muazzam bir ulaşım ağı olarak değerlendiriliyor. Her ne kadar ulaşım projesi AB'nin girişimleri ile başlatıldıysa da ABD kısa sürede büyük desteğini vermeyi ihmal etmedi. Trans/Kafkas ağının bir çifte avantajı da bulunuyor: İran ve Rusya daha geri planda bırakılırken, ABD'nin bölgedeki en etkin 'müttefiki' Türkiye'nin 'kavşak' rolü daha etkin hâle getiriliyor...'' (Cumhuriyet, 16 Temmuz 1998)

Hesabın ''yanlışlığı'', iki tepkiyle somutlaştı: a/ Asya Türk cumhuriyetleri, umulan ''evcilliği'' göstermediler; bunu, ayrıca konuşacağız. b/ Prof. Radvanyi' ye göre, Rusya ''uyanıp'', 1994'ten itibaren, bölgede ''karşı taarruza'' geçti:

''... Traceca daha faal bir safhaya geldiğinde, proje Rusya tarafından bloke edildi: en önemli arterlerinden ikisi, Gürcü/Abhaz ve Rus/Çeçen çatışmalarından ötürü engellenmiş oldu. Ermenistan devreye sokularak, hem Azerbaycan'a, hem Türkiye'ye iki taraflı engel çıkarıldı...''

''... 1997 yılında, Bakû/Novorossisk petrol boru hattını açma kararı ile Moskova, Çeçenistan ile savaşa da son vermiş oldu: Avrupa koridoruna karşı alternatif arayışlar gündeme gelmeye başladı. Kazak petrolü Kuzey Novorossisk'e taşınmaya başlanırken, Ankara ile Rus doğalgazını Karadeniz'in altından Samsun'a ulaştıracak proje imzalandı. Yunanistan ile Balkan boru hattı, İran ile Hazar'ın doğusundaki petrolün sevkıyatına ilişkin çeşitli projeler, Çin ve Trans/Sibirya ile tren yolu bağlantıları hayata geçirilmeye başlandı...'' (Cumhuriyet, 16 Temmuz 1998)

Avrasya'da iç içe iki savaş...

İşte, ''o zaman acaba rüya mı görmüştük'' sorusunu gündeme getiren, bu olumsuz gelişmeler: ne Avrasya kendisini (zenginliğini) ''Sistem'' e kolayca teslim ediyor; ne de Rusya, ''Sistem'' in bölgede ''altını oymasına'', katlanabiliyor; bu durumun, nasıl bir karmaşa yarattığını, Prof. Radvanyi, şöyle özetlemiş:

''... Avrasya'da ulaşım ağları savaşı ile petrolden pay kapma savaşı, birbiri ile iç içe geçmiş durumdadır: Üstelik bu mücadelede her yol açık: ortakların istikrarını bozmak, kredi savaşı, fiyat kırma, blöfler!..''


Ne dersiniz, o vakit ''Prezidan'' Özal, -ona akıl veren ''Amerikalı'' danışmanları ve ona inanan safdiller- ''uçmuş'' mu, ''uçmamış'' 

ATTİLÂ İLHAN
10 AĞUSTOS 1998 PAZARTESİ

SÖYLEŞİ / CUMHURİYET