Enikonu, esmer güzelidir: boyu bosu yerinde, kaşlı gözlü derler ya
öylesi; kıvırcık ve uzun kirpikleri ''çalpâre çalıyor''; tanıdığımda, henüz
öğrenciydi; öğrenimi ''amerikan'', ''kafası'' Türk; öyle ki, ilk ABD
ikametinde, '60 milyon yoksulun, orada Üçüncü Dünya yoksulluğunda yaşadığını
yazmıştı' ; yâni, gözü açık, ''amerikan
rüyası'' görmüyor.
Doktora dönüşü, aktardığı ''gözlem'' daha çarpıcı: malûm, orada ''Türkiye uzmanları'' var; gelmiş görmüş, dilimizi öğrenmiş adamlar;
ülkemizdeki gelişmeleri, dakikası
dakikasına izleyen! Burada, yeni bir şey oldu mu bunlar birikimlerine
dayanarak, sonuçlar çıkarır; ''tahminlerini'' test için, Türk öğrencilerine
söylermiş: ''... şimdi şöyle olur, filan şöyle yapar, feşmekânın tepkisi
ise..''; öğrencilerin cevabı, her seferinde, olumsuz: ''... hayır, asla! Ne
öyle olur, ne böyle; belki ancak şöyle olabilir!...''
Doktora
öğrencisi, bilinçli bir Türk çocuğunun ''kestirebileceğini'' iyi donatılmış,
sinek uçsa haberini alan Amerikalı, niye ''kestiremez''? Güdük bir tarihin,
habis bir sanayileşmenin, kronik bir dış dünya cahilliğinin, ''tutsağı'' olduğu
için mi? Yoksa pratik -ve pragmatik- çözümün, her zaman iyi -hatta bazen çözüm
bile- sayılmayacağını bilmediğinden mi?
Siz, bunu düşüne durun; biz, başka bir taraftan kapak kaldıralım.
Tartışılmaz iki
kanıt!..
O burnundan kıl
aldırmayan, ''batılı kafası'', iş değerlendirmeye gelince, ''Doğu'' yu daima
yanlış değerlendirmiştir; bunun, xx. yy. içinde, iki tartışılmaz örneği,
sanırım Anadolu
ve Vietnam:
1/ 1919' da, hangi ''Batı'
lıya'' sorsanız, Osmanlı dağıtılmış, Türkler nihayet Asya' ya sürülmüştü. Ne
vahim yanılgı! Kanıtı, -hâlâ hazmedemedikleri- Lausanne değil midir?
2/ ''Soğuk Savaş'' sırasında, ABD ordusu,
Vietnam' ı Fransızlardan devraldığı zaman, Batı' da herkes Vietkong' un sonuna
hükmetmişti; tarihin, -bir bakıma Asya' nın,- cevabı farklıdır; somut kanıtı,
Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti!
Bilinmez kaç kere
yazdım: Son yüzyılda 'Sistem', Doğu' da hangi lideri desteklediyse, o lider
halkı tarafından alaşağı edildi: Vahdettin, Çankayşek, Vantiyö, Rıza Şah
Pehlevi, Ziya-ül-Hak, Marcos vs.: buna mukabil, hangi lider ''Sistem'' e (
Batı' ya) kafa tutup direndiyse, halkıyla özdeşleşip tarih oldu:
Galiyef,
Gâzi Mustafa
Kemal, Maozedun, Hoşiminh, Dr. Musaddık, Kaddafi, Saddam, Hafız Esad vs!.. T.E. Lawrance (Casus), ''Hatıraları''
nın bir yerinde, yanılmıyorsam şöyle diyordu: ''Hangi davranışın
yanlış olduğunu düşünüyorsak, Türkler, malûm ahmaklıklarıyla, daima onu
yapıyorlardı!'' Acaba? 1919'
da onlar için yanlış olmayan, Sevres Anlaşması' na teslimiyetti; yanlış olan
ise ''ya Ölüm ya İstiklal!'' Hangisi
kazanmıştır? Galiba Vahidof ile Galiyef' i, Trotskiy ve Lenin' e karşı, haklı çıkaran da bu doğulu
refleksi olmuştur; nasıl ki bugün, aynı
refleks ''Sistem'' in ( ABD' nin) Avrasya ''projeksiyonu'' nu allak bullak
ediyor.
Yeni 'ipek yolu'nun asıl anlamı...
Rusların 'Özal' ı, 'Prezidan' Yeltsin,
iktidara konmak için ''Sistem'' e
peşkeş çektiği, ''sovyet Asya
cumhuriyetinin'', ne anlama geldiğini, sonradan fark etti: Zenginliği akla durgunluk veren bir petrol coğrafyası! ABD, Enerji Bakanlığı kayıtlarına göre o topraklarda, yaklaşık 200
milyar varillik bir rezerv yatmaktadır. Rakamlar Avrasya' nın ABD
için önemini, açıkça ortaya koyuyor; Washington'
ın, Türkiye' yi ''kullanarak'' bu zenginliğin üzerine ''oturmak''
hesabınıysa, ben söylemiyorum, Prof. Jean Radvanyi (Le Monde Diplomatique) yazmış:
''... AB'nin 1993
yılında başlattığı Avrupa/Kafkasya/Asya (Traceca) ulaşım koridoru, bölgede
ticaret yollarına hâkim olan Rusya'nın tekelini kırmaya yönelik, en önemli
proje; daha sonra Ukrayna ve Moğolistan'a kadar genişletilen proje, otoyollar,
demiryolları, limanlar, petrol boru hatları ve hava koridorlarını kapsayan
muazzam bir ulaşım ağı olarak değerlendiriliyor. Her ne kadar ulaşım projesi
AB'nin girişimleri ile başlatıldıysa da ABD kısa sürede büyük desteğini vermeyi
ihmal etmedi. Trans/Kafkas ağının bir çifte avantajı da bulunuyor: İran ve
Rusya daha geri planda bırakılırken, ABD'nin bölgedeki en etkin 'müttefiki'
Türkiye'nin 'kavşak' rolü daha etkin hâle getiriliyor...'' (Cumhuriyet, 16 Temmuz 1998)
Hesabın ''yanlışlığı'', iki tepkiyle somutlaştı: a/ Asya Türk cumhuriyetleri, umulan
''evcilliği'' göstermediler; bunu, ayrıca konuşacağız. b/ Prof. Radvanyi' ye göre, Rusya ''uyanıp'',
1994'ten itibaren, bölgede ''karşı taarruza'' geçti:
''... Traceca daha
faal bir safhaya geldiğinde, proje Rusya tarafından bloke edildi: en önemli
arterlerinden ikisi, Gürcü/Abhaz ve Rus/Çeçen çatışmalarından ötürü engellenmiş
oldu. Ermenistan devreye sokularak, hem Azerbaycan'a, hem Türkiye'ye iki
taraflı engel çıkarıldı...''
''... 1997 yılında,
Bakû/Novorossisk petrol boru hattını açma kararı ile Moskova, Çeçenistan ile
savaşa da son vermiş oldu: Avrupa koridoruna karşı alternatif arayışlar gündeme
gelmeye başladı. Kazak petrolü Kuzey Novorossisk'e taşınmaya başlanırken,
Ankara ile Rus doğalgazını Karadeniz'in altından Samsun'a ulaştıracak proje
imzalandı. Yunanistan ile Balkan boru hattı, İran ile Hazar'ın doğusundaki
petrolün sevkıyatına ilişkin çeşitli projeler, Çin ve Trans/Sibirya ile tren
yolu bağlantıları hayata geçirilmeye başlandı...'' (Cumhuriyet, 16 Temmuz 1998)
Avrasya'da
iç içe iki savaş...
İşte, ''o zaman
acaba rüya mı görmüştük'' sorusunu gündeme getiren, bu olumsuz gelişmeler: ne
Avrasya kendisini (zenginliğini) ''Sistem'' e kolayca teslim ediyor; ne de
Rusya, ''Sistem'' in bölgede ''altını oymasına'', katlanabiliyor; bu durumun, nasıl
bir karmaşa yarattığını, Prof. Radvanyi, şöyle özetlemiş:
''... Avrasya'da
ulaşım ağları savaşı ile petrolden pay kapma savaşı, birbiri ile iç içe geçmiş
durumdadır: Üstelik bu mücadelede her yol açık: ortakların istikrarını bozmak,
kredi savaşı, fiyat kırma, blöfler!..''
Ne dersiniz, o vakit ''Prezidan''
Özal, -ona akıl veren
''Amerikalı'' danışmanları ve ona inanan safdiller- ''uçmuş'' mu,
''uçmamış''
ATTİLÂ İLHAN
10 AĞUSTOS 1998 PAZARTESİ