Tarih 9 Kasım 1992... Akşam saatleri... Hava buz gibi ve Diyarbakır’ın Hani ilçesinde sokaklar neredeyse bomboş...
PKK terörünün zirve yaptığı o yıllarda, Hani zaman zaman yaşanan küçük eylemlere rağmen huzura odaklanmış bir ilçe görüntüsünde...
Ancak saat 19.30 sıralarında ilçe merkezinde yaşanan hareketliliğin hiç de sıradan olmadığı kısa sürede anlaşılır...
Çünkü dört koldan ilçe merkezine inen yaklaşık 200 PKK’lı önemli tüm noktalarda pusuya yatar... Bu sırada ilçeye giriş çıkışlar da kesilir... Çünkü bir grup teröristin de Hani-Lice karayolunu kestiği belirlenir...
Teröristler aynı anda kaymakamlık binası, PTT, Karayolları Şube Şefliği, adliye binası, emniyet müdürlüğü lojmanları ile diğer kamu kuruluşlarını yaylım ateşine tutar... Araçlar yakılır, kurşun ve bomba sesleri ilçeyi adeta cehennem yerine çevirir...
Bu sırada kalabalık bir grup PKK’lı da askerlik şubesi lojmanını kuşatır... İçeridekilere, “Hepiniz dışarı çıkın, kimseyi öldürmeyeceğiz. Çıkmazsanız binayı ateşe vereceğiz” diye bağıran teröristler, ardından lojmana ateş açarlar...
Askerlik Şubesi’nde görevli Astsubay Kemal Ay, eşi Nesrin Ay ve oğlu Mustafa Ay (6) ile lojmanda misafir olarak bulunan sivil memur Süleyman Dalgın’ın eşi Fatma Dalgın (26), kızları Sedef Dalgın (5), Sevda Dalgın (4), Sebahat Macar (50), Hülya Aslan (18) ve Mensure Aslan (14) katledilir... Polis memurunun eşi Fethiye Turan, 11 yaşındaki kızı Tuğba Turan ve Nurcan Macar (19) da ağır yaralanır.
Yolda pusu!..
Bu sırada ilçe çıkışından da silah sesleri gelir... Çünkü Hani-Lice karayolunu kesen teröristler, ilçeye gelmekte olan Emniyet Amirliği’ne ait panzeri pusuya düşürerek, polisler Ufuktan Akgüne ve İhsan Sal’ı şehit ederler...
Olaylar bitmez... Beş PKK’lı ise olayları görüntülemeye çalışan gazeteci Yaşar Aktay’ı Afetevleri mevkiindeki evine kadar izleyerek kurşuna dizerler... Yaşar Aktay’ın eşi Züheyla Aktay olayı gazetecilere şöyle anlatır:
“Silahlar patlar patlamaz Yaşar nefes nefese eve geldi. Daha önce tehdit edildiği için onu bodruma gizledim. Hemen sonra 5 PKK’lı eve geldi. Her tarafı kırıp döktüler. Bodrumdan Yaşar’ı çıkarıp gözümün önünde kurşuna dizdiler.”
İddiaya göre bu eylemi dönemin PKK Diyarbakır sorumlusu Şemdin Sakık yönetmişti... PKK da, kendi yayın organı Serxwebun’un 1992 Kasım sayısında katliamı üstlenmişti...
Peki, 24 yıl önce yaşanan ve 4’ü çocuk, 4’ü kadın 12 kişinin öldüğü, 3 kişinin de ağır yaralandığı bu terör eylemini niçin mi anımsattık?.. Bunun iki gerekçesi var... Önce ilkinden başlayalım;
Büyük tahribat!..
PKK tarihindeki en kanlı eylemlerden biri olan Hani saldırısı, örgütün 15 Ağustos 1984’te eşzamanlı olarak Eruh ve Şemdinli ilçelerine yaptığı baskınlardan daha ağır kayıplarla sonuçlanmıştı...
15 Ağustos baskınıyla silahlı eylemlere başladığını duyuran PKK, bu olaylardan 8 yıl sonra Hani’yi kuşatarak Diyarbakır’da tamamen etkin olmaya çalışmıştı...
Evet; PKK artık eski PKK değil... AKP iktidarının “açılım” gafletiyle iyice palazlanan örgüt, Eruh, Şemdinli ve Hani’de olduğu gibi artık ilçe merkezlerine baskınlar düzenleyerek kaçmıyor...
Çünkü PKK; Cizre, Yüksekova, İdil, Nusaybin, Şırnak, Silvan ve en önemlisi de Diyarbakır’ın tam merkezindeki Sur’da olduğu gibi, tam donanımlı olarak yüzlerce militanla ilçe merkezlerinde konuşlanıyor, devlete aylarca kafa tutuyor...
Ancak bu başkaldırı- direnme pozisyonunun sonuçları PKK açısından hiç de iyi değil... Çünkü devletin geçtiğimiz hafta açıkladığı bilançoya göre, örgüt “özyönetim” dayatmasıyla başlattığı terör kuşatmasında yurt içi ve sınır ötesinde 4500’den fazla militanını kaybetti...
Temmuz 2015’ten bu yana süren operasyonlarda 400 kadar güvenlik görevlisi de şehit oldu...
Nereye kadar?..
Gelelim 1992’deki Hani baskınını anımsatmamızın ikinci gerekçesine...
Sur başta olmak üzere Güneydoğu’da “özyönetim iddiasıyla eylem yapılan 13 ilçenin 10’unda güvenlik sağlanmış gibi...
Ancak Sur’da etkisiz hale getirilen PKK son haftalarda taktik değiştirdi... Son 10 yılda vur-kaç eylemlerinden, “özyönetim” kuşatmasına gelen örgüt, şimdi de kendisi açısından risksiz gördüğü bombalı tuzaklar ve intihar eylemleriyle ayakta durmaya çalışıyor...
Geçen haftalarda, önce Lice Mermer Jandarma Karakolu’na yönelik bombalı intihar saldırısında 3 asker, ardından Diyarbakır merkezindeki bombalı araç saldırısında ise 7 polis şehit edildi...
Hani’de 1992’de yaşanan katliamı anımsatmamıza yol açan Diyarbakır’daki üçüncü saldırı ise yine aynı ilçede önceki akşam meydana geldi... PKK ilk kez bir “yakıt tankeri”ni kullanarak Hani İlçe Jandarma Komutanlığı binası ile lojmanlarını hedef aldı...
Saldırıda 2 asker şehit oldu, siviller ve askerlerden oluşan 30 kişi de yaralandı, askeri birlik ve lojmanlarda büyük tahribat meydana geldi...
Hani’de 24 yıl sonra yapılan eylem her açıdan çok düşündürücü... Çünkü aradan neredeyse çeyrek yüzyıl geçse de, terörün yarattığı kabus, kaos ve tahribat açısından bir değişimin olmaması ürkütücü... O halde asıl soru da çok düşündürücü; “Peki, bu kanlı gidişat daha nereye kadar?..”
Mehmet FARAÇ
Aydınlık / 13.04.2016