10 Nisan 2016 Pazar

CENGİZ ÇANDAR: DİNGİLİ KIRIK ADAM 2

Zekeriya

   Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi, 12 Mart askeri darbesinden sonra, eğitim görsünler, Filistin halkının mücadelesini desteklesinler ve çağrıldıkları zaman dönüp Türkiye’deki devrimci çalışmaya katılsınlar diye, bazı üyelerini Filistin’e göndermişti. Cengiz Çandar onlardan biriydi, sahte pasaportundaki ismi Zekeriya’ydı. Şimdi Cengiz Çandar, bu basit hikayeyi bile bambaşka bir biçime sokuyor.

  Güya, Aydınlık’ta çıkan bir yazı nedeniyle 7,5 yıl hapis cezasına çarptırılınca Filistin’e gitmeye kendisi karar vermiş, “çok becerikli Nuri Çolakoğlu’nun hazırladığı” sahte belgeler sayesinde sınırı geçmiş. (Aksiyon, 2 Aralık 2000) Yoksa Nuri Bey, o günlerde sahte pasaport atölyesi mi işletiyordu ? Bu, Çandar’ın küçük yalanı. Büyük yalanı ise Yeni Yüzyıl gazetesine anlattığı yaşam hikayesinde. “Ben nasıl MİT ajanı olabilirim ki” diyor. “Bütün hayatım, görüşlerim ortada benim. İç organları bile görünen şeffaf biriyim.” (Yeni Yüzyıl, 1 Ocak 1995)

Çöplüğe Yığılan Hayat

 Gerçek bir hayat hikayesi yoktur döneğin. Yaşamının devrimci döneminden nefret eder. Bir yanılgılar yığını olarak görür onu. Elinden gelse, en küçük ayrıntısına kadar, toptan silip temizleyeceği kesindir. Yeni yaşamında yükselişinin buna bağlı olduğunu düşünür. Cengiz Çandar’ın, “Perinçek’le aynı grup içinde bulunmayı, hafızalar silinebilse de yok edebilsem” (Aksiyon) sözleri işte buraya oturur.

 Ne büyük mutsuzluk, döndükten sonraki yaşamının savunulacak bir yanı yoktur. Yaşadıklarını her an inkarın süpürgesiyle toplayıp, unutmanın faraşına doldurmaya devam edecektir. Kötü yollarda ömür tüketmiş bütün insanlar gibi gerçek yaşamlarını ruhlarının çöplüğüne yığıp, kendileri için yalanlardan oluşan bir hayat hikayesi uydururlar. Cengiz Çandar’ın MİT’in ilişki konusunda söyledikleri işte bu sınıfa girmektedir.

Sınırda Dönüş

  Cengiz Çandar’la Şahin Alpay’ın Suriye’ye geçer geçmez diz çöküp toprağı öptükleri ve “Yaşasın Özgürlük” diye bağırdıkları anlatılır. Askeri rejimin baskıları, işkence ve hapislik tehlikesi gerilerde kalmıştır. Tabii devrimci arkadaşlar ve devrimcilikle birlikte. Geçtikleri sınır, sadece Türkiye- Suriye sınırı değil, devrimcilikle gericiliğin de sınırıdır.

 Sonradan yaşananlar, giderek belli bir anın gerçek anlamı ve içeriği haline gelir. Hayatları gösteriyor ki, Cengiz Çandar ve kader arkadaşı o andan itibaren Türkiye’yi bilinçlerinden ve gönüllerinden tamamen ve ebediyen silip atmışlardır. Bundan sonra özgürlüğü, demokrasiyi ve mutluluğu dışarıda, Türkiye topraklarının ötesinde ve gericilikte arayacaklardır. Yurtsuz, kökleri boşlukta…Artık istihbarat örgütlerinin avı olmuşlardır.

Arkadaşlarına Karşı Silahlı

 Aynı dönemde Filistin’de bulunan Faik Bulut, Cengiz Çandar’ın “El Fetih’e geçmeden önce zaten devrimci saflardan uzaklaştığını” anlatır. (Faik Bulut- Filistin Rüyası) Arkadaşları gerilla kamplarında eğitim görürken Cengiz Çandar, Şam’da apartman dairelerinde yaşayacaktır.

 Kampta birlikte yaşayanların anlatımına göre, “Cengiz’de paranoya vardır; her zaman bir saplantı yaratır, onun peşinden koşar”. Kampta geçen sert bir tartışmadan sonra Cengiz Çandar öldürülme korkusuna kapılıyor, Lübnan’daki devrimci bir kitapçıya gidip, arkadaşlarının kendisini öldüreceğini söylüyor, silah istiyor. Kitapçı bir silah bulup veriyor. Cengiz Çandar, kampta, aylarca arkadaşlarına karşı gizlice silahlanmış olarak yaşıyor.

Cinayete Giriş

 Merkez Komitesi üyesi Bora Gözen’le birlikte Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi üyesi sekiz devrimci, 20 Şubat 1973 günü Nahr El Bared Kampında İsrail tarafından katledildi. Yıllar sonra eski MİT yöneticisi Sabahattin SAVAŞMAN, Nahr El Bared baskınının, MİT’le MOSSAD’ın ortak operasyonu olduğunu yazdı ve katliamdan ünlü MİT’çi Hiram Abas’ı sorumlu tuttu. (3.Adam Anlatıyor / MİT CIA İlişkisi) Hiram Abas’ın yardımcısı ve en yakın adamı Mehmet Eymür, Amerika’ya kaçmadan önce, Savaşman’ın Nahr El Bared katliamına ilişkin anlatımını doğrulayan açıklamalarda bulundu.

 Cengiz Çandar’ın kampı bırakıp Şam’da yaşadığı sırada, katliamı yapanlara herhangi bir yardımda bulunup bulunmadığı, Faik Bulut gibi o tarihlerde Filistin’de bulunmuş insanların kafalarını sürekli uğraştıran bir sorundur. Ama artık cevabı tamamen önemsiz bir soru. Çünkü Nahr El Bared katliamında oynamış olabileceği rol, Çandar’ın daha sonraki yıllarda yaptıklarının; ayrıca Türkiye’ye, ezilen insanlığa ve devrimcilere karşı sergilediği kin ve nefretin yanında ancak cinayete başlangıç sayılabilir.


   Cinayet, döneğin dönüşüyle başlar.

Hasan YALÇIN / DÖNEKLER

Yazının Birinci Bölümü: