Zekeriya
Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi, 12 Mart askeri darbesinden
sonra, eğitim görsünler, Filistin halkının mücadelesini desteklesinler ve
çağrıldıkları zaman dönüp Türkiye’deki devrimci çalışmaya katılsınlar diye,
bazı üyelerini Filistin’e göndermişti. Cengiz Çandar onlardan biriydi, sahte
pasaportundaki ismi Zekeriya’ydı.
Şimdi Cengiz Çandar, bu basit hikayeyi bile bambaşka bir biçime sokuyor.
Güya, Aydınlık’ta çıkan bir yazı nedeniyle 7,5
yıl hapis cezasına çarptırılınca Filistin’e gitmeye kendisi karar vermiş, “çok
becerikli Nuri Çolakoğlu’nun hazırladığı” sahte belgeler sayesinde sınırı
geçmiş. (Aksiyon,
2 Aralık 2000) Yoksa Nuri Bey, o
günlerde sahte pasaport atölyesi mi işletiyordu ? Bu, Çandar’ın küçük yalanı.
Büyük yalanı ise Yeni Yüzyıl
gazetesine anlattığı yaşam hikayesinde. “Ben nasıl MİT ajanı olabilirim ki” diyor. “Bütün hayatım, görüşlerim ortada
benim. İç organları bile görünen şeffaf biriyim.” (Yeni Yüzyıl, 1 Ocak
1995)
Çöplüğe Yığılan Hayat
Gerçek bir hayat
hikayesi yoktur döneğin. Yaşamının devrimci döneminden nefret eder. Bir
yanılgılar yığını olarak görür onu. Elinden gelse, en küçük ayrıntısına kadar,
toptan silip temizleyeceği kesindir. Yeni yaşamında yükselişinin buna bağlı
olduğunu düşünür. Cengiz Çandar’ın, “Perinçek’le aynı grup içinde bulunmayı, hafızalar silinebilse de yok
edebilsem” (Aksiyon) sözleri işte buraya oturur.
Ne büyük mutsuzluk, döndükten sonraki
yaşamının savunulacak bir yanı yoktur. Yaşadıklarını her an inkarın
süpürgesiyle toplayıp, unutmanın faraşına doldurmaya devam edecektir. Kötü
yollarda ömür tüketmiş bütün insanlar gibi gerçek yaşamlarını ruhlarının çöplüğüne
yığıp, kendileri için yalanlardan oluşan bir hayat hikayesi uydururlar. Cengiz
Çandar’ın MİT’in ilişki konusunda söyledikleri işte bu sınıfa girmektedir.
Sınırda Dönüş
Cengiz Çandar’la
Şahin Alpay’ın Suriye’ye geçer geçmez diz çöküp toprağı öptükleri ve “Yaşasın
Özgürlük” diye bağırdıkları anlatılır. Askeri rejimin baskıları, işkence ve
hapislik tehlikesi gerilerde kalmıştır. Tabii devrimci arkadaşlar ve
devrimcilikle birlikte. Geçtikleri sınır, sadece Türkiye- Suriye sınırı değil,
devrimcilikle gericiliğin de sınırıdır.
Sonradan yaşananlar,
giderek belli bir anın gerçek anlamı ve içeriği haline gelir. Hayatları
gösteriyor ki, Cengiz Çandar ve kader arkadaşı o andan itibaren Türkiye’yi
bilinçlerinden ve gönüllerinden tamamen ve ebediyen silip atmışlardır. Bundan
sonra özgürlüğü, demokrasiyi ve mutluluğu dışarıda, Türkiye topraklarının
ötesinde ve gericilikte arayacaklardır. Yurtsuz, kökleri boşlukta…Artık
istihbarat örgütlerinin avı olmuşlardır.
Arkadaşlarına Karşı
Silahlı
Aynı dönemde Filistin’de bulunan Faik Bulut,
Cengiz Çandar’ın “El Fetih’e geçmeden önce zaten devrimci saflardan
uzaklaştığını” anlatır. (Faik Bulut- Filistin Rüyası) Arkadaşları gerilla
kamplarında eğitim görürken Cengiz Çandar, Şam’da apartman dairelerinde
yaşayacaktır.
Kampta birlikte
yaşayanların anlatımına göre, “Cengiz’de paranoya vardır; her zaman bir
saplantı yaratır, onun peşinden koşar”. Kampta geçen sert bir tartışmadan sonra
Cengiz Çandar öldürülme korkusuna kapılıyor, Lübnan’daki devrimci bir kitapçıya
gidip, arkadaşlarının kendisini öldüreceğini söylüyor, silah istiyor. Kitapçı
bir silah bulup veriyor. Cengiz Çandar, kampta, aylarca arkadaşlarına karşı
gizlice silahlanmış olarak yaşıyor.
Cinayete Giriş
Merkez Komitesi
üyesi Bora Gözen’le birlikte Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi üyesi
sekiz devrimci, 20 Şubat 1973 günü Nahr El Bared Kampında
İsrail tarafından katledildi. Yıllar sonra eski MİT yöneticisi Sabahattin
SAVAŞMAN, Nahr El Bared baskınının, MİT’le MOSSAD’ın ortak operasyonu
olduğunu yazdı ve katliamdan ünlü MİT’çi Hiram
Abas’ı sorumlu tuttu. (3.Adam Anlatıyor / MİT CIA İlişkisi) Hiram Abas’ın yardımcısı ve en yakın
adamı Mehmet Eymür, Amerika’ya
kaçmadan önce, Savaşman’ın Nahr El Bared katliamına ilişkin anlatımını
doğrulayan açıklamalarda bulundu.
Cengiz Çandar’ın
kampı bırakıp Şam’da yaşadığı sırada, katliamı yapanlara herhangi bir yardımda
bulunup bulunmadığı, Faik Bulut gibi o tarihlerde Filistin’de bulunmuş
insanların kafalarını sürekli uğraştıran bir sorundur. Ama artık cevabı tamamen
önemsiz bir soru. Çünkü Nahr El Bared katliamında oynamış olabileceği rol,
Çandar’ın daha sonraki yıllarda yaptıklarının; ayrıca Türkiye’ye, ezilen
insanlığa ve devrimcilere karşı sergilediği kin ve nefretin yanında ancak
cinayete başlangıç sayılabilir.
Cinayet, döneğin
dönüşüyle başlar.
Hasan YALÇIN / DÖNEKLER
Yazının Birinci Bölümü: