Savunma hakkının olmadığı, avukatların dahi duruşmalardan atıldığı büyük kumpasta siyasi parti liderlerinden TSK’nın üst düzey komutanlarına, gazetecilerden bilim insanlarına kadar çok sayıda yurtsever asılsız iddialarla yargılandı. Ergenekon davası için Silivri’de duruşma salonu kuruldu.
Özel görevlendirilmiş hakimler çadır mahkemesinin başına geçirildi. Milyonlarca sayfalık iddianame ve ek klasörlerinde hiçbir suç unsuru yer almadı.
ALİ YİĞİT’İN TUHAF HİKAYESİ
Tarih 12 Haziran 2007’yi gösterdiğinde Ümraniye’deki bir gecekonduda 27 el bombasının bulundu. İhbarı yapan Şevki Yiğit’ti.
Şevki Yiğit’in oğlu Ali Yiğit, o gecekonduda oturuyordu. İddiasına göre oğlunu ziyarete geldiği bir gün evin çatısına çıkmış ve sandık içinde duran el bombalarını görmüştü. Bombaların bir astsubaya ait olduğunu söyleyen Şevki Yiğit, ihbarı yaparken sandığın içinde C4 patlayıcıların da olduğunu bildirmişti.
Ali Yiğit’in dayısı Mehmet Demirtaş’tı. Aslında tüm kumpas suçlamaları Demirtaş üzerinde yoğunlaştırmak için hazırlanmıştı.
El bombalarını “bulan” polisler Mehmet Demirtaş’la beraber Gazi Astsubay Oktay Yıldırım’ı da gözaltına aldı. Ali Yiğit, Demirtaş ve Yıldırım bombalar bulunduktan hemen sonra tutuklandı.
Cezaevinde kendisine şantaj yapıldığını iddia eden Ali Yiğit, savcıların taktiğini uygulamak için “ek ifade”ye sığındı. Öyle ki Ergenekon davasında ek ifade veren sanıklar daha sonra bir bir tahliye oldu. El bombalarının Demirtaş ve Yıldırım’a ait olduğunu iddia eden Yiğit, bu ifadeden sonra hemen tahliye edildi.
13 Kasım 2008’de 1. Ergenekon davasının 13. duruşmasında Ali Yiğit’in savunması alındı. Yiğit, çelişkili beyanlarıyla savunmasını tamamladı ve ardından çapraz sorgusuna geçildi. Çapraz sorguda Oktay Yıldırım, Yiğit’e ifadesinde geçen “Danıştay saldırısında bulunan bombalardan arta kalanlar” şeklindeki beyanını hatırlatarak “Danıştay nedir?” diye sordu.
Ali Yiğit’in buna cevabı ise “Ben fazla edebiyat yapamadığım için bilemeyeceğim” şeklinde oldu. İzleyenler gülme krizine girdi. Hatta sesli olarak güldükleri için duruşmadan dışarı çıkanlar bile oldu.
Yiğit’in bir diğer iddiası da Yıldırım ve Demirtaş’ın kendisine cezaevinde baskı yapmasıydı. Anlatımına göre cezaevinde o kadar baskı görüyordu ki bu yüzden her şeye “Tamam” diyordu. Hatta avukatını değiştirmesi yönünde de zorlandığını, Yıldırım ve Demirtaş’ın ayarladığı bir avukatla cezaevinde görüştüğünü ifade ediyordu. Yıldırım, bu avukatla hangi cezaevinde görüştüğünü sorunca Yiğit, “Avukatım bilir, onu ben tam hatırlayamayacağım. Avukatıma sorabilir misiniz?” diye konuştu.
Avukatla hangi cezaevinde görüştüğünü bilmeyen Yiğit, bunun avukatına sorulmasını istiyordu. Ancak Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, bu sorunun üzerinde ısrarla durdu. Şengün, “İnsan avukatla nerede görüştüğünü bilmez mi?” diye sorunca Ali Yiğit “Bayrampaşa efendim” deyiverdi. Oktay Yıldırım tam araya girecekken Yiğit bu sefer de “Tekirdağ efendim” dedi. Salonda yine gülüşme sesleri yükseldi. Bir iki saniye bekleyen Yiğit yeniden mikrofona yaklaştı ve “Tam emin değilim efendim” diye konuştu.
‘C4 NASIL BİR ŞEYDİR?’
Şevki Yiğit ihbarında C4 patlayıcılardan söz etmiş, Ali Yiğit de bu ihbarı doğrulamak için savcılık ifadesinde bir kutunun içinde C4 patlayıcı olduğunu belirtmişti. Avukat Özbay Demirel söz aldı ve Ali Yiğit’e “C4 nasıl bir şeydir” diye sordu. Yiğit’in cevabı yine komik oldu: “Ben askerde elime silah bile almadığım için C4’ü hiç bilmiyorum. Eroin hiç kullanmadım eroin diyorsunuz eroin de hiç kullanmadığım için...”
Yiğit C4 patlayıcıları da nasıl gördüğünü şöyle anlattı: “Tahta bir sandık, içini açtığımızda direkman el bombalarını gördük. Bir de dediğim gibi siyah bir kutu göründü. Ağzı koli bandı ile bantlıydı. Kutuyu kaldırıp salladığımızda C4 diye tahmin ettim.”
‘SALLADIĞIMIZDA SES GELDİ!’
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün “Salladığında C4 olduğunu nasıl anladın?” sorusunu yöneltince Ali Yiğit efsane cevabını verdi: “Salladığımızda ses geldi ‘Tık tık’ diye...”
Salondaki gülüşmelerin arasında Köksal Şengün’ün sesi duyuldu: “Yani o C4’ün kendine özgü bir sesi mi var?”
5 yıllık yargılamanın sonunda Mehmet Demirtaş’a 22 yıl, Oktay Yıldırım’a ise 44 yıl 10 ay hapis cezası verildi. Ali Yiğit ise beraat etti!
‘PARALEL MİLİTANLAR YARGILANSIN’
Ergenekon davasının en tartışmalı “delillerinden” İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda CHP Milletvekili emekli Albay Dursun Çiçek’in imzasının olduğu öne sürüldü. Çiçek, duruşmalarda bunun aksini ispatlasa da mahkemenin kararı değişmedi. Sahte imzayla üretilen belge nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Çiçek’le ilgili hazırlanan son bilirkişi raporunda imzanın kendisine ait olmasının “zayıf bir ihtimal” olduğu tespit edildi.
23 İDDİANAME 274 SANIK!
20 Ekim 2008’de başlayan Ergenekon davası boyunca uzun tutukluluk süreleri, adil yargılanma hakkı ve savunmaların kısıtlanması en çok eleştirilen konular oldu.
Davada 23 iddianame birleşti; 274 sanık yargılandı. Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, CHP Milletvekilleri Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Dursun Çiçek, eski 1. Ordu komutanları, gazeteciler, sendikacılar kumpasın mağduru oldu. Ergenekon Mahkemesi, 5 Ağustos 2013’te yurtseverlere müebbet hapis cezaları yağdırdı. Kararda, emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan ağırlaştırılmış müebbet ve 22 yıl 6 ay hapis, İlker Başbuğ müebbet, Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet, emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.
Mahkeme gerekçeli kararı 7 ay boyunca yazmayınca sanıklar Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, “hak ihlali” kararı verince 5 yılı aşkın süredir tutuklu olan sanıklar tahliye edildi. Ergenekon Mahkemesi, hukuksuzluklarla dolu 16 bin 600 sayfalık gerekçeli kararını taraflara tebliğ edince Yargıtay süreci başladı. 6 Ekim 2015’te Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde başlayan temyiz duruşmaları, 28 Ekim 2015’te tamamlandı.
ÜNLÜ SAVCILAR MÜEBBETLİK OLDU
Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarında görev alan hakim ve savcıların Fethullahçı Terör Örgütü’yle bağlantısı da açığa çıktı. Ergenekon davasının bir numaralı savcısı Zekeriya Öz yurt dışına kaçtı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın FETÖ’nün yargı ayağına yönelik hazırlandığı iddianamede de 54 hakim ve savcı için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Şüpheliler arasında Cihan Kansız, Mehmet Berk, Adnan Çimen, Adem Özcan, Celal Kara, Hüseyin Ayar, Muammer Akkaş, Sadrettin Sarıkaya, Rüstem Eryılmaz, Mehmet Karababa, Murat Üründü, Mehmet Ekinci, Metin Özçelik, Fatih Mehmet Uslu, Mehmet Hamzaçebi, Sedat Sami Haşıloğlu, Vedat Dalda, Süleyman Karaçöl de yer aldı.
‘KARAR HAKİMLERİN ÇOCUKLARINA MİRASI OLACAK’
Ali Yiğit’in asılsız iddialarıyla Ergenekon davasının en uzun tutuklu kalan sanığı Mehmet Demirtaş oldu. Ümraniye’de bulunduğu öne sürülen el bombalarının olduğu gecekonduda bir dönem oturduğu için suçlanıyordu.
ÜMRANİYE’DE DEĞİL ABD’DE BAŞLADI
Ergenekon soruşturmasının Ümraniye’deki el bombalarının bulunmasıyla başladığı iddiası Fehmi Koru’nun yazısıyla çürüdü. Koru, 1 Şubat 2008’de Yeni Şafak’taki köşesinden “Ergenekon operasyonunun düğmesine 5 Kasım 2007 günü Oval Ofis’te ABD Başkanı Bush bastı” diye yazdı. Düğmeye basılmadan önce proje tasarlandı. 2001’de Tuncay Güney’in mülakatıyla 69 kişilik “Ergenekon Şeması” oluşturuldu. Güney ifadesinde “Ergenekon demek TSK demektir” diyerek tertibin TSK’ya kadar uzanacağı da açığa çıktı.
Güney’in mülakatı ve asılsız iddialarla hazırlanan dosyanın Ergenekon’la bağlanması ise Danıştay saldırısı ile gerçekleşti. Ergenekon’un “Silahlı Terör Örgütü” olabilmesi için silahlı bir eylem gerekiyordu. Alparslan Aslan’ın Danıştay saldırısından sonra Abdullah Gül, Emniyet ve MİT yöneticilerine “Bana anlattıklarınızı delillendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın” dedi. Gül’ün talimatı üzerine savcı arayışı başladı. O isim de Zekeriya Öz’den başkası değildi.
ÇÖPTEN TOPLANAN GİZLİ TANIKLAR
Danıştay dosyası giderek kördüğüm olmaya başlayınca mahkeme apar topar gizli tanıkların dinlenmesine geçti. En çok konuşulan gizli tanık Deniz kod adlı PKK’lı Şemdin Sakık oldu. Davada Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, terör örgütü yöneticiliği iddiasıyla “sanık”; PKK’nın üst düzey yöneticisi Şemdin Sakık ise “tanık” olmuştu.
MAHKEMENİN USULE AYKIRI UYGULAMALARI
Hakimler Hasan Hüseyin Özese, Sedat Sami Haşıloğlu ve Hüsnü Çalmuk’tan oluşturulan özel görevlendirilmiş İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin usule aykırı pek çok uygulaması oldu. Duruşma salonunda sanık ve avukatı arasındaki belge alışverişi yasaklandı. “Ceza yargılamaları sözlü yapılır” kuralı hiçe sayılarak sorular yazılı alındı. Talep duruşmaları tamamen ortadan kaldırıldı. Sanıkların çeşitli bahanelerle mikrofonları kapatıldı. 16 duruşma ya da esas hakkındaki savunmalara kadar duruşmalardan men cezaları verildi. Jandarma eliyle sanık ve avukatları duruşmalardan atıldı. Sanıkların milyonlarca sayfalık dosyayı inceleyebilmesi için cezaevinde bilgisayar kullanma hakkı 2 saat olarak belirlendi.
Sezim ÖZADALI
Aydınlık / 21.04.2016