18 Nisan 2016 Pazartesi

O öğretmene açık mektup


Dilinden akan zehri hangi ninnilerle doldurdun dimağına bilmiyorum. Hangi masallar yoğurdu benliğini de böylesine acınası bir hale geldin bilmiyorum, ama o ninni ve masalların Türk Milletiyle bir alakası olmadığına eminim...

“Türk halk oyunlarını oynayan gençlerimizin zina yaptığını” söylemişsin. Halk oyunlarımıza “halt oyunu” demişsin, “İslam’da yoktur” demişsin. O zavallı kafanı takmışsın zinaya... Adını anmaya değer görmeden sana sesleniyorum, Malatya Gazi Lisesi Müdür Yardımcısı!

Bak sana anlatayım. Fuhuş Arapça’dır. Pezevenk Farsça’dan gelir. Orospu da Farsçadır. Tuhaf gelecek sana, “toplum içinde alnı açık, yüzü ak yürüyebilen kadın” anlamına geliyor ki, aslına bakarsan bir orospuyu, alnı açık kadından bedenini satan kadına dönüştüren de 16 yaşındaki kız ile erkeğin el ele halk oyunu oynamasından şehvet çıkaran kafadır.

Soyadın Turan’mış...

Turan Türk demektir, ama senin pek alakan yok, belli.

Türk’üz biz...

Bizde kadın ata biner, kılıç kuşanır, oyun oynar... 

İlk çağlardan beri böyledir bu.
 
Duymamışsındır, 
Fergana Vadisi’nin kayalıklarında da, Kağızman’ın dağlarında da kadınlı erkekli semah dönen atalarımızın kaya resimleri vardır. 

Yani bizde eski gelenektir oynamak. Biz oyunlarımızda savaşlarımızı, aşklarımızı, kılıcı nasıl sallayıp, yoğurdu nasıl mayaladığımızı, yani bizi biz yapan ne varsa onları dökeriz figürlere.

Bırak oynamayı, mezara bile birlikte gideriz, Pazırık Kurganı’ndan çıkan kadın ile erkek 2300 yıllık ders olsun sana. Hatta o kurgandan çıkan halının üzerine işlenmiş atlar ve geyikler bile dişili, erkeklidir.

Sen bilmezsin müdür, düğünlerimizde beraber oynar, cenazede beraber ağlar, düşmanla beraber vuruşuruz biz. Binlerce yıldır Nevruz kutlarız birlikte. Haberin yoktur, Dedem Korkut anlatır, Kanturalı ile Selcen Hatun’un nasıl birlikte savaşıp, nasıl diz dize, el ele dolaştıklarını...

Sen bunlarla değil, başka öykülerle büyüdün zahir...

Ama Mustafa Sabri’yi bilirsin kesin... Türkün, Türklüğün, güzel olan ne varsa onun düşmanıdır. İngiliz ile işbirliği yapıp namusunu korumak için kadınlı erkekli silaha sarılan Kuvay-ı Milliye’nin katline fetva vermişti. Kaymakam Kemal Bey’in temiz kanına bulamıştı da o pis ellerini, sonunda Yunan’a sığınmıştı hani...

Aynı senin gibi konuşuyordu: “Darülfünün’da kız-erkek talebe diz dize oturuyor, ne günlere kaldık” diye...

Sen onun yolundan git istersen, yakındadır Yunan adaları... Sonra onun gibi Mısır’a ya da bugünün modası, Katar’a geçersin belki...

Ama belli, bu toprakların dilini konuşmuyorsun müdür!

Merak ediyorum, erkek erkeğe halay çekerken, başka bir erkeğin elini tuttuğunda; ya da ne bileyim belki bir cenaze namazında yan yana omuzlarınız birbirine değerken, aklın rahat duruyor mu?

Oktay YILDIRIM
Aydınlık / 17.04.2016