10 Nisan 2016 Pazar

Deyimlerimizin arkasındaki olaylar


Küfelik olmak

Eskiden meyhanelerin kapanma vakti geldiği zaman meyhanecilere büyük iş düşerdi. Masalara hafiften yaklaşırlar ve müşterilere artık yaylanmaları gerektiğini söylerlerdi. İyice dağıtmış olan müşteriler içinse, dışarıda bekleyen hamallar davet edilirdi. Çünkü bu müşterilerin eve gitmesi için hamalların küfesine ihtiyaç olunurdu. Bu yüzden kendi kendine yürüyemeyecek kadar sarhoş olana eskiden küfelik derlerdi. ‘’Küfelik Olmak’’ deyimi de buradan gelir.


Dingo’nun ahırı

İstanbul’da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki at ile çekilen tramvaylara, dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu. Azapkapı’da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim’de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı’ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla, girenin çıkanın belli olmadığı yahut her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için ‘’Dingo’nun ahırı’’ deyimi kullanılmaya başlanmıştır. Bu arada tam olarak Dingo’nun ahırının yerini merak edenler için tarif edeyim.Taksim alanının batı kısmındaki Sular İdaresi Maksemi ile Fransız Konsolosluğu arasındadır. Ancak herhangi bir kalıntı kalmamıştır.

Geyik muhabbeti

Abdülhamit döneminin asi subaylarından olan Resneli Niyazi, tarihte önemli bir yere sahiptir. İttihat ve Terakki oluşumunun da önde gelen karakterlerinden birisi olan Niyazi’nin bir de geyiği vardır. Geyik, döneminde çok ünlenmiştir. Hatta o kadar ünlenmiştir ki Abdulhamit’e karşı verilen mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Resneli Niyazi, her daim geyiğiyle fotoğraf çekinmiş ve bu geyik ülke genelinde çok konuşulur bir hal almıştır. Bu sayede ‘’Geyik Muhabbeti’’ deyimi de edebiyatımıza geçmiştir.

Ek Bilgi: Resneli Niyazi’nin ölümüne ilişkin çeşitli kaynaklarda karanlıkta kalıp kendi koruması tarafından vurulduğu belirtilse de torunu Niyazi Resnelioğlu, Balkan komitacıları tarafından 17 Nisan 1913’te üç kurşunla sırtında vurularak şehit edildiğini aktarmaktadır. Neticede rivayetlerdeki tarajik son nedeniyle ‘’Ne şehittir ne de gazi, pisi pisine gitti niyazi” deyimi de yine Resneli sayesinde Türk milletinin hafızasına kazınmıştır.

Evli barklı

Evsiz barksız.
Ev bark sahibi olmak.
Evinden barkından olmak.
Böylecene gider...
Peki ‘’Evi’’ anladık da, ‘’Bark’’ nedir?
Eski Türk kültüründe, mezarlar üzerine kurulu olan küçük evciklere “Bark” denirmiş. Sonuç olarak ev, yaşarken içinde olduğumuz yer. Bark ise ölümden sonra içine konulduğumuz yer anlamına geliyor.

Bark aynı zamanda mabet görevi de görüyormuş. Özellikle önemli kişilerin barkları daha bir güzel donatılırmış. İç duvarlarına, kişinin kazandığı zaferler resmedilirmiş. 

Ahmet Özgür TÜREN
Aydınlık / 19.03.2016