Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın kırık plak veya temcit pilavı misali aynı açıklamaları yapmaya devam ediyor. Suriye’deki Rusya destekli operasyonların kabul edilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Kalın, şöyle konuşmuş: “Bir taraftan ‘çatışmalar dursun’ diye bütün uluslararası toplumun katkısı ve desteği ile bir anlaşmaya varacaksınız ama öbür tarafta da Halep’te, İdlib’de, başka yerlerde ‘DAİŞ’e karşı mücadele ediyoruz’ bahanesi ile bu operasyonları devam ettireceksiniz. Bunun tabii ki kabul edilmesi mümkün değil. Bizim Halep’ten gelebilecek muhtemel yeni göç dalgası ile ilgili endişelerimiz de devam ediyor.”
Bu açıklamalarını sorunlu Rusya-Türkiye münasebetlerinin olması gereken noktaya doğru evrildiği ve rayına girmesi yönünde önemli adımların atıldığı hassas bir dönemde yapıyor. Operasyonlardan “yeni bir göç dalgası” sebebiyle endişeli olduğunu söylüyor ki bu çok inandırıcı değil. Açıklamasının Suudi Kral’ın Türkiye ziyaretine denk düşmesi manidar. Suudi nüfuzu ve parası Türkiye için gayet önemli. Suudi Kral, özellikle Suriye için, Türkiye’yi feleğinde tutmanın ciddi bir gayreti içinde olacak. Ancak arka plandaki sebepler için kâfi bir gerekçe değil.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü makamında olan İbrahim Kalın, Türkiye’de devletin kolluk kuvvetleri dışında bir silahlı yapılanmayı kabul ediyor mu? PKK için ‘ya silahlarını teslim edecek ya da yok edilecek, gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması ve gerekirse binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir’ açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözcüsü konumunda olan Kalın, dünyada resmi hükümetin resmi silahlı kuvvetleri olarak kabul edilen Suriye Ordusunun, ülkesinin her karış yerinde, “eli silah tutan ve devlete isyan eden” tüm örgütlere karşı sonuna karşı savaşacağını ilan ettiğini duymadı mı?
Kalın haklı olarak Suriye Ordusunun Halep ve İdlip için karara bağladığı askeri operasyonlardan rahatsız. Birçok ülke de Türk Ordusunun Güney Doğu vilayetlerinde icra ettiği operasyonlardan rahatsız. Sözcü Kalın, “Evi camdan olanın komşunun evine taş atmaması gerekir” atasözünden bihaber mi? Rusya’nın, BM ve Güvenlik konseyi tarafından kabul edilen, Türkiye’nin de resmi olarak bu şekilde telakki ettiği, IŞİD, El-Nusra ve onlarla birlikte hareket eden yapılanmaların “terör örgütleri” dahlinde olduklarını bilmiyor mu?
Kalın’ın dediği gibi olsun ve Suriye ile Rusya “IŞİD’i bahane olarak kullanıyor” diyelim. Her iki ülkenin elinde “El-Nusra” için de uluslararası resmi kurumların sunduğu okkalı ve meşru bir “bahanesi” mevcut.
Kalın’ın “ılımlı” gördüğü örgütlerden ÖSO, Fetih Ordusu, İslami Cephe, Ahraru’ş-Şam veya şatafatlı Osmanlı sultanların isimlerini taşıyan hangi örgüt El-Nusra’yı “terörist” olarak görmektedir? Halep ve İdlip vilayetlerinde en büyük ve en etkili örgütün El-Nusra olduğu ve Kalın tarafından “ılımlı” görülen yapılanmaların El-Nusra ile birlikte hareket ettiğini, her Suriyeli müdrik iken koskoca Cumhurbaşkanlığı sözcüsü bilmiyor mu?
Kalın, “PYD, YPG hala rejimle işbirliği yapmaya devam ediyor” demiş. Kalın ve benzerleri ısrarla Türkiye kamuoyuna artık olmayan bir birliktelik ve işbirliğinden bahsediyor. Kalın, YPG’nin Suriye Ordusunun Haseke kentini boşaltılmasını talep etmesi üzerine, Suriye hükümetinin verdiği kararlı ve sert cevabın ne olduğunu bilmiyor mu? Suriye devletinin mezhep veya etnik federalizmi hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini duymadı mı?
Duymadı ve bilmiyor ise çok fena. Biliyor ve buna rağmen bu açıklamaları yapıyorsa ifadesinin zamanlaması sadece manidar olarak kalmaz ciddi şüpheler ihtiva eder. Türkiye’nin acilen ihtiyacı olduğu Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesi ve bölgesel yeni sorumluluklar üstlenmesi sürecine çomak sokan cinsten olur. Türkiye’nin Kalın bir akla değil sebep olduğu ve kendisini sarmalayan ateşi söndürmeye ihtiyacı var.
Mehmet YUVA
Aydınlık / 13.04.2016