9 Nisan 2016 Cumartesi

CENGİZ ÇANDAR: DİNGİLİ KIRIK ADAM- 1



Bir insanın yaşamındaki kırılma noktalarını alt alta yazarsanız, kişiliğinin röntgeni çıkar ortaya. İşte Cengiz Çandar’ınki:

1968’de “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi” diyen bir devrimci;

1970’te sonradan çıkarılıncaya kadar Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Merkez Komitesi Üyesi;

1971’de Filistin’de gerilla;

1970’lerin ikinci yarısında Yaser Arafatçı;

1980’de Humeyni’ci;

1987’de MİT Müsteşar Yardımcısı meşhur Hiram Abas’ın adamı;

1990’da Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ın yanında “resmi” görevli;

1991’de Turgut Özal’ın Danışmanı ve bendesi;

NATO seminerlerinde eğitimci;

“ABD Çevik Kuvveti’nin karargahına girebilen tek Türk gazetecisi”;

Graham Fuller gibi CIA yöneticilerinin meslektaşı ve özel dostu;

Mesleğe Vatan gazetesi’nde başlayıp, Cumhuriyet, Hürriyet, Güneş ve Sabah’tan geçerek Yeni Şafak’ta karar kılmış, Karen Fogg’un makbuz karşılığı parayla yazı yazdırttığı gazetecisi;

Gerektiğinde Türk, gerektiğinde Osmanlı, gerektiğinde dönme, ama hepsinden fazla Amerikalı.

Özetle, Bilimsel Sosyalizm’den dinciliğe savrulan bir ideoloji ve kurtuluş savaşçılığından emperyalizme atlayan bir siyasal çizgi.

İstasyondan İstasyona

   Her döneğin kendini açıklayış tarzı farklıdır. Şahin Alpay ve Ertuğrul Özkök gibileri, dönekliği meziyet olarak savunan döneklerdendir. Cengiz Çandar türü ise, üstelik kibirlidir; kendisinin değil dünyanın döndüğünü ileri sürer.

“Her istasyonda durduk işte. Sadece durmadık, yemek de yedik. Sonra yine bindik.” (Yeni Yüzyıl, 1 Ocak 1995)

   Cengiz Çandar, çağlarla ve uçurumlarla birbirinden ayrılmış düşünceleri ve ölümüne çarpışan siyasal güçleri kısacık bir yaşam içinde arka arkaya savunuşunu, işte böyle açıklıyor. Bu kadar basit. Sanırsınız ki, Humeynicilik treni sosyalizm istasyonundan; Pentagon’un yolu ise, “Altıncı Filo defol” eylemlerinden geçmektedir.

Amerika’yla Oynaşan Kader

   “Dingili kırık”, bir köylü deyimidir. Daha önce söylenmemiş olsaydı, Cengiz Çandar için mutlaka söylenirdi. Hiçbir ilkesi yok. Hayatı boyunca hiç olmadı. Elbette Amerika’ya bağlılık dışında. Ne gam, kırık dingilin de bir ucu boyunduruğa bağlıdır. Yaşamının sadece 1980’lerden sonraki bölümünün değil, tamamının Amerika’ya adanmış olduğunun en sonunda, üstelik bilinçaltını araştırarak kendisi tahlil etti. 4 Ağustos 1998 tarihli Sabah gazetesinde şunları yazdı:

   “Kader çizgim bu ülkeyle garip bir oyun içinde adeta… Orta öğrenimimi Amerikan okullarında geçirdim. Üniversite yıllarında, anti-Amerikan gösterilerin elebaşılarından biri oldum. Ortaokul ve lise yılları sanki belleğime Amerika’yı gerçek kimliğiyle, kendisi olarak kavramaya başlamam, bu ülkeye ilk kez ayak bastığım 80’li yılların tam ortasından itibarendir. Orta öğrenimde bilinçaltıma gizlenmiş olanlar; o sırada geri gelmeye başladı. (…) Amerika’yı artık geçmişin anti-Amerikan eylemlerinden pişmanlık duymayacak biçimde ama anti-Amerikan duyguların zerresi kalmayacak ölçüde yakından tanıdığımı ve kavradığımı biliyorum.”

Kolej Yetiştirmesi

  Alıntının değeri, Cengiz Çandar’ın Amerikancılığını göstermesinde değil. Bunun için kanıta ihtiyaç yok. Kendisi, Beyaz Saray’daki kliklerden birine mensup olduğunu bile yazıp duruyor. Öğretici olan, bağlanmanın Amerikan kolejlerinde atılmış temeline yapılan vurgudur. O temel üzerine işte ancak Cengiz Çandar türü yetişiyor. Gençlik yıllarındaki anti-Amerikan eylemler konusundaki duygusal özeleştiri ise dönekliğin soyunma geleneğinin gereği.

 Dönenler, döndükleri yere çırılçıplak giderler; yaptıklarının bir tür çocukluk sayılmasını dileyerek. Dikkat edilirse Cengiz Çandar, 1968’deki rolünden söz ederken de artık böbürlenmekten, “liderdim” edebiyatından vazgeçmiş, o zamanki rolünü polis sözlüğünden aldığı “elebaşı” tanımına indirgemiştir.

Araştırmacılar İçin Yöntem

   Dingili kırık adam, hayatını kendisi yaşamaz. Başkaları yaşar onun yerine. Güçlünün iradesine göre savrulur durur. Kişiliği, çamur gibidir. Her türlü biçimi almaya her an hazır ve cıvık. İhanet yeteneği sınırsız, her türlü kötülüğe elverişli bir malzemedir. Bütün bu özellikleriyle, ama sadece tarihçiler için azımsanamayacak bir değeri vardır.

   Araştırmacı, dingili kırık adamın kişiliğini bir Sümer tableti gibi çözüp yorumlayarak önemli toplumsal sonuçlara ulaşabilir. Çünkü dingili kırık adam tarih yapmaz ama, tarihi yapan güçler tarafından belirlenir, biçimlendirilir. Bu açıdan Cengiz Çandar’ın kişilik röntgeni, çok açıklayıcı bir örnektir. Orada hem 1960’lardaki muhteşem devrim dalgasının böyle bir adamı bile devrimci saflara getiren gücünü görüyoruz; hem 70’ler boyunca yaşanan geri çekilişi neredeyse adım adım izleme olanağı buluyoruz; hem de 80’ler ve 90’lardaki emperyalist tırmanışın ürkütücü tahribatını saptayabiliyoruz.




Hoparlör


  Cengiz Çandar bütün yazdıklarını, Pentagon’un strateji uzmanlarından tercüme edip alıyor. Yazılarının yarısı tırnak içindedir, diğer yarısı ise tırnak içindekileri açıklar. Yaşamı boyunca ürettiği bir cümlelik bile özgün düşünce yoktur. Dingili kırık adam, kafasının içinde başkasının beynini taşır. Ağzından başkaları konuşur. Cengiz Çandar’ın konuşurken dudaklarına, dikkat çekici bir hareketle hoparlör biçimi vermesi sebepsiz değildir. (Devam Edecek)

Hasan YALÇIN
DÖNEKLER
2003