26 Mayıs 2016 Perşembe

ABD Gözüyle 4 Mayıs Krizi




Stephen Larrabee, Washington’daki en kıdemli Türkiye uzmanlarından. Amerikan devleti için strateji üreten RAND düşünce kuruluşunun Avrupa Güvenliği Masası Şefi. Aynı zamanda ABD Dışişleri için siyaset üreten CFR’nin önemli bir üyesi.

2010 yılında Aydınlık dergisi ile yaptığı bir söyleşide Larrabee, dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile sürekli bir araya geldiğini ve birbirlerinin fikirlerine sık sık danıştıklarını anlatmıştı. Larrabee’nin, Davutoğlu’nun yükseldiği o süreçte yanında bulunduğu biliniyor.

Değişik dönemlerde Washington yönetimlerinde görev alan Larrabee, şu anda Washington’daki eğilimleri ve Obama yönetimi siyaset belirlerken yaşanan süreçleri içeriden birisi olarak biliyor. Davutoğlu’nun istifasını konuştuğumuz Larrabee’nin sözleri bu çerçevede daha da önem kazanıyor.

‘CHP İLE KOALİSYON İÇİN ÇALIŞTI’

| Davutoğlu, Erdoğan’a her zaman sadık kaldığını ifade etti. Bu çerçevede, Washington’un Davutoğlu ile ilişkiler konusundaki tecrübeleri ne yönde? ABD ile temaslarında bağımsız hareket edebilen bir siyasetçi miydi?

Washington Davutoğlu’na önce Dışişleri Bakanı, sonra da Başbakan olarak itibar gösterdi. Ancak ABD, asıl karar alıcının kim olduğu konusunda bir yanılsama içine hiçbir zaman girmedi. Davutoğlu, Erdoğan’ın yakın ve sadık bir müttefikiydi. Ancak bağımsız bir siyasi altyapısı yoktu ve bu nedenle tamamen Erdoğan’a bağımlıydı. Davutoğlu’nun bağımsız bir duruşu ve etkisi olamayacağı başbakan olarak atandığı andan itibaren belliydi. Erdoğan seçilmiş cumhurbaşkanıydı ancak fiili başbakan olarak hareket ediyordu. Davutoğlu’nun işiyse Erdoğan’ın isteklerini ve talimatlarını yerine getirmekti. Bağımsız bir manevra özgürlüğü yoktu. Erdoğan’la ters düştüğü zamanlarda, bunu sessizce sahne arkasında yaptı ve Erdoğan ile arasının açık olduğu izlenimini vermemek için çabaladı. Ancak Davutoğlu’nun, Erdoğan tarafından alınan kararların sadece bir elçisi olma rolüne düşmesi nedeniyle rahatsız olduğu çok açık görülüyordu. Bu kararların bir kısmına da katılmıyordu.

| Davutoğlu’nun Erdoğan’a karşı çıktığını gösteren örnekler size göre hangileri?

Mesela, AKP 7 Haziran seçimlerinde meclis çoğunluğunu kaybettiğinde, Davutoğlu’nun tercihi, CHP ile bir koalisyon kurmak amacıyla çalışma yapmak yönünde görünüyordu. Oysa Erdoğan başka bir parti ile iktidarı paylaşmak istemiyordu ve bu amaçla 1 Kasım’da erken seçim olması yönünde tavır koydu. Bu da AKP’nin, meclisteki çoğunluğu yeniden kazanmasını sağladı. Bu değerlendirmeler benim kişisel görüşlerimdir ancak bu düşünceler Washington’da geniş bir kesim tarafından paylaşılıyor.

‘TÜRK-ABD İLİŞKİLERİ PÜRÜZLÜ KALACAK’

| Peki, sizce Erdoğan-Davutoğlu gerginliğinin daha temel bir nedeni var mı?

Başbakanlık makamının zayıflaması -ve tabii Davutoğlu’nun etkisinin de kırılması- son birkaç yılda, Erdoğan iktidarında giderek büyüyen otoriterlik ve tek adam yönetimi eğiliminin parçasıydı. Davutoğlu’nun istifasının tek bir neden ya da sorun sonucunda gerçekleştiğini düşünmüyorum. Bundan ziyade bir dizi olayın doruk noktasına ulaşmasıyla ve tabii başbakanlığın aslında pek de bir şey ifade etmediği gerçeğinin Davutoğlu tarafından idrak edilmesiyle bu sonuç çıktı. Erdoğan tarafından alınan kilit kararlarda çok az etkisi vardı. Davutoğlu mecliste bulunmaya devam edebilir ama siyasi kariyerinin esas olarak bittiğini düşünüyorum.

| Bu istifa, bundan sonraki ABD-Türkiye ilişkilerini nasıl etkiler?

Davutoğlu’nun istifası Türkiye-ABD ilişkilerini fazla etkilemez. Kilit kararları alan o değil, Erdoğan’dı. ABD-Türkiye ilişkileri şu an olduğu gibi kalmaya yani pürüzlü olmaya devam edecek.

‘ÇELİŞKİLERİNİN ASIL NEDENİ PKK’

| Davutoğlu geçen ay, silah bırakması halinde PKK ile yeniden müzakerelere dönülebileceğini söylemişti ve buna Erdoğan karşı çıkmıştı, Davutoğlu da çark etmişti. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Az önce Davutoğlu ile Erdoğan arasındaki görüş farklılıklarına verdiğim örnek önemli ancak en önemli ve başta gelen örnek PKK ile barış görüşmeleri yapmak konusundaki farklılıklardır. Erdoğan, Davutoğlu’nu düpedüz hükümsüz bıraktı. Davutoğlu da fikrinden cayıp, konumunu değiştirmek zorunda kaldı.

| Davutoğlu’nun ‘Barış Süreci’ni (açılımı) yeniden başlatmak yönündeki çıkışı ve Kürt meselesine bakışı Washington’da nasıl değerlendiriliyor?

Davutoğlu Kürt meselesinde Erdoğan’a göre çok daha az savaş taraftarı (hawkish-şahin gibi). Ancak bu bir şey ifade etmiyor. Çünkü geçerli olan Erdoğan’ın tavrıdır. Kürtlere karşı son derece militarist siyasetler izlemeye devam ediyor. Sonuç olarak, gitgide artan şiddet ve iç istikrarsızlık ile durum daha da kötüleşecek gibi görünüyor.

| Davutoğlu’nun gitmesiyle, Ankara’nın ABD-PYD işbirliği konusundaki tavrı ne yönde olur?

Amerika’nın PYD ile işbirliği, ABD-Türkiye ilişkilerinde gerginlik ve öfke kaynağı olmaya devam edecek.

‘ERDOĞAN’IN ONAYI OLMADAN İŞ ÇIKARAMIYORDU’

| Foreign Policy dergisi Davutoğlu’nun istifasını, “ABD, Ankara’daki adamını kaybetti” şeklinde değerlendirdi ve Davutoğlu’nun IŞİD ile mücadelede ABD’nin “sahne arkasındaki müttefiki” olduğunu söyledi. Washington, IŞİD’e karşı Türkiye ile yaptığı işbirliğinde Davutoğlu’na mı güveniyordu?

Davutoğlu, Washington’da epey seviliyordu ve ona itibar gösteriliyordu. Birçok ABD’li yetkiliyle benzer görüşleri savunuyordu ve bu konularda onlara yardımcı oluyordu. Ancak bu yetkililer Ankara’da iplerin kimin elinde olduğu konusunda bir yanılsama içine girmediler. Davutoğlu sadece Erdoğan onayladığı zaman iş çıkarabiliyordu, işte sorun da buydu.

LARRABEE KİMDİR?

Larrabee, Soğuk Savaş’ın en şiddetli dönemlerinde, 1978-1981 yılları arasında, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın Beyaz Saray Milli Güvenlik Kurulu üyesi (NSC) Sovyetler ve Doğu Avrupa uzmanıydı. 


Şafak Terzi
Aydınlık/12.05.2016