Obama’nın Almanya ziyaretinden sonra gündeme gelen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) pazarlığına dair ortaya çıkan belgeler Avrupa kamuoyunda anlaşmaya dair endişelerin artmasına neden oldu.
Alman Süddeutsche Zeitung (SZ) gazetesi, Greenpeace isimli örgütün müzakerelere dair 240 sayfalık belgeyi ele geçirdiğini kamuoyuna duyurdu. NDR gibi kimi Alman televizyon kanallarının da gündeme taşıdığı belgelerde ABD’nin Avrupa Birliği’ne çevreye zararlı olarak belirlenen tarım ürünlerini satın alması, ihtiyatlı ticaret politikasını değiştirmesi noktasında şantaj yaptığı görülüyor. Habere göre, Washington yönetimi müzakareler boyunca isteği gerçekleşmediği takdirde Avrupa’da ürütilen otomobillerin ABD’ye giriş yapamayacağını vurgulamakta.
Belgelerin tamamını pazartesi geç saatlerde yayımlayacağını duyuran Greenpeace yetkilileri , anlaşmanın hormon bozucu kimyasalların kullanılması gibi tartışmalı konularda önleyici tedbirler alınmasını da engelleyeceğini ve büyük şirketlerin metnin taslağının oluşturulması sürecine önemli ölçüde müdahil olduğunu öne sürdü. Konuyu gündeme taşıyan Alman ADR kanalı da ismini vermeyen ancak müzakerelere yakın olan kişinin belgelerin doğruluğunu teyit ettiğini açıkladı. Kanala konuşan Greenpeace ticaret uzmanı Jürgen Knirsch, şimdiye kadar basına servis edilen konuşmaların aslında bir kabus olduğunu savundu.
EN SERT TEPKİ FRANSA’DAN
TTIP’e dair müzakere metinlerinin ifşa edilmesinden sonra basına konuşan Alman tüketici büro danışmanı Klaus Müller, ABD’nin TTIP aracılığıyla gıda piyasası politikalarını başarmak niyetinde olduğunu açıklarken en sert tepki Paris’ten geldi.
Fransa Başbakanı Francois Hollande, tarım politikalarını tehdit ettği takdirde TTIP anlaşmasını onaylamayacaklarını duyurdu. Pazar günü konuşan Hollande, “ Tarım meselesi gündeme gelirse uyanık olacağız. Fransa olarak izlemek zorunda olduğumuz kesin kurallarımız var. Tarımımızı zora sokan bir öneriyi değerlendirmeye almayacağız.” dedi. Hollande ABD’nin çevreye zararlı ürünlerin Avrupa tarafından ithal edilmesine dair baskıda bulunduğu iddialarını ise “ Eğer anlaşma Fransa vatandaşları ve doğa için kaliteyi garanti etmiyorsa başarıya ulaşamaz” ifadeleriyle yanıtladı.
‘ACELEYE GEREK YOK’
Bununla birlikte geçtiğimiz hafta açıklama yapan Fransa Maliye Bakanı Emmanuel Macron da anlaşmanın aceleye gelmemesini belirterek tüm maddelerden emin olmak istediklerini duyurmuştu.
ABD Başkanı Barack Obama, Almanya ziyareti sırasında TTIP anlaşması için acele edilmesini önermiş ve New York’ta müzakerede bulunan tamsilciler ABD’de gerçekleştirilecek seçimler ve İngiltere’nin AB’de kalıp kalmayacağını belirleyecek olan referandum gibi kritik süreçlere rağmen bu yıl içinde tamamlayacakları konusunda iyimser olduklarını açıklamışlardı.
ALMANLAR TTIP’E KARŞI
Germen Bertelsmann Foundation araştırma şirketinin yaptığı ankette Alman halkının yalnızca beşte birinin TTIP’i onayladığı ortaya çıktı. Ankette ayrıca 2013’de yüzde 88 oranında liberal ekonomi politikalarını destekleyenlerin oranının 2016 yılında yüzde 50’ye gerilediği dikkat çeken sonuçlar arasında yerini aldı. Bununla birlikte ankete katılan her yüz kişiden 46’sı ABD ve Avrupa arasında yürütülen müzakerelerin şeffaflıktan uzak olduğunu düşünmekte.
Geçtiğimiz hafta da ABD Başkanı’nın ülkeyi ziyaret etmesi üzerine toplanan 100 bin Alman TTIP anlaşmasını protesto etmiş, Sol Parti milletvekili Diether Dehm “TTIP için şanslar yüzde 50 yüzde 50. Bir yıl önce bu yüzde 60’a yüzde 40’tı” diyerek anlaşmanın hayata geçmeme ihtimalinin yükseldiğini vurgulamıştı.
6 maddede Avrupa için TTIP tehlikesi
Alman medyasının müzakarelere dair 240 sayfalık ‘şantaj’ belgelerini açıklamasından sonra Alman ve Fransız kamuoyunda ABD’ye tepkiler artmış durumda. Aydınlık olarak başta İngiliz gazetesi Independent’da yayımlanan ‘TTIP nedir ve altı cevapta nedenler sizi neden korkutmalıdır’ başlığını taşıyan yazıdan yararlanarak TTIP’in Avrupa’ya etkisini inceledik.
1. Sağlık’ta özelleştirme yolda
Kamu hizmetleri, özellikle Ulusal Sağlık Hizmetleri TTIP ile tehlikeye giriyor. TTIP ile birlikte sağlık, eğitim ve su dağıtımı gibi kimi hizmetler ABD’li şirketlerin rekabetine açılacak. Bu durum AB genelinde sağlığın özelleştirilmesine yol açabilir. Avrupa Komisyonu yaptığı açıklamada kamu hizmetlerinin anlaşma dışında tutulacağını açıklasa da ABD merkezli Huffington Post gazetesi, İngiltere Ticaret Bakanı’na dayandırdığı haberinde sağlık hizmetlerinin müzakere konusu olduğunu duyurdu.
2.Gıdalar güvensiz hale gelecek
TTIP mevzuatı ilerleyen günlerde AB’nin gıda ve çevre standartlarını ABD’nin seviyesine yaklaştırmaya çalışacak. Ancak, ABD’nin düzenlemeleri AB’ye oranla çok daha gevşek.
Örneğin; ABD piyasasındaki işlenmiş ürünlerin yüzde 70’inde genetiği değiştirilmiş katkı maddeleri bulunmakta. Avrupa Birliği’nde ise bu durumun tersine genetiği değiştirilmiş gıda satışı yasak. Bununla birlikte ABD zirai ilaçların kullanımı noktasında daha gevşek ve kansere yol açtığı için Avrupa’da yasaklanan hormonlu etlerin satışı da bu ülkede mevcut.
3. Doğa için tehlike çanları çalacak
Avrupa çevre duyarlılığı konusunda ABD’nin düzeyine inerse doğa için tehlike çanları çalmaya başlayacak. Örneğin, Avrupa genelindeki yasalarda doğada kullanılacak bir ürün öncelikle güvenilirlik sertifikası almak zorunda. ABD’de ise zirai ürün çevreye zarar verdiği kanıtlanana kadar kullanabilir. Rakamlarla konuşacak olursak; AB’de yasaklanmış kozmetik ürün sayısı 1.200 iken ABD’de bu sayı yalnızca 12.
4. Güç bankerlere geçecek işsizlik patlayacak
Para piyasasında yapılacak düzenlemelerle birlikte İngiltere merkezli finans kuralları devre dışı kalacak ve ABD’li bankerlerin piyasadaki eziciliği aratacak. Bununla birlikte işsizliğin artacağını söylemek de yanlış olmaz. Avrupalı yetkililerin itiraf ettiği gibi, ABD’de emek piyasası ve sendikacılık konusundaki prensipler AB’ye oranla daha gerilerde. Müzakereler sırasında AB üyesi ülkelere işsiz kalacak kişilere tazminat ödenmemesi dahi teklif edildi.
Hatırlayalım; ABD, daha önce Kanada ve Meksika ile imzalandığı Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) ile bu ülkelere daha fazla iş vaadinde bulunmuş ancak adı geçen ülkelerde 12 yıl içinde 1 milyondan fazla insan işsiz kalmıştı.
5. Mahrem kalmayacak
Avrupa ve ABD’nin 2012 yılında imzaladığı Ticarette Sahteciliğin Önlenmesi Anlaşması (ACTA) kamuoyunda kişisel yaşamın gizliliğini internet aracılığıyla ihlal ettiği gerekçesiyle tepkiye neden olmuştu. Avrupalı yurttaşlar şimdilerde özel hayata saldırının TTIP eliyle daha da artacağını düşünmekte.
6. En büyük korku: Demokrasiye saldırı
TTIP anlaşması hayata geçtiği takdirde ticari şirketler maddi kaybından dolayı hükümetlere dava açabilecekler. Bu, seçimle şekillenmemiş şirketlerin demokratik olarak iktidara gelmiş hükümetler üzerinde diktatörlüğü anlamına gelebilir.
Yatırımcı-Devlet Anlaşmazlıklarının Giderilmesinde (ISDS) kullanılan mekanizmalar şimdiden adaletsizliğe yol açmış vaziyette. Örneğin, Alman hükümetinin nükleer santralleri aşamalı olarak kaldırma kararı alması ve kapatılmayan reaktörlere vergi koyması sonrasında hak kaybına uğradığını düşünen İsveçli enerji grubu Vattenfall zararının ödenmesi için Alman hükümetine milyonlarca dolarlık dava açtı.
Aydınlık Dış Haberler Servisi
03.05.2016