11 Mayıs 2016 Çarşamba

Su akar deli bakar


Geçenlerde, çok saygı duyduğum, yaşça benden büyük bir akademisyen dostum, laf arasında aynen şöyle dedi: 

“Sen herhalde benden daha çok bilgili olduğun için bazı senaryoları keşfetmişsin; ama hiç olmazsa onları olasılıklar olarak tartışıyorsun. Çok daha iddialı ve bilgili uzmanlarımız; asker, sivil, solcu, milliyetçi zevat ise bol miktarda desteksiz atış yaparak kesin komployu bulmuş durumdalar.”

ABD’nin bölge, özellikle de Türkiye üzerinde ne kadar etkili olabildiğini tartışıyorduk. Arkadaşım, “büyük senaryolar”ı, emperyalizmin her şeye gücü yeten bir varlık olduğu inancına dayandığı için kuşkuyla karşılıyordu. Emperyalist âlemde farklı lobiler, resmi daireler ve sermaye grupları tek bir konuda pek çok farklı senaryo geliştiriyor, bunların bazıları bilinçli olarak sızdırılıyor ya da bir biçimde ele geçirilip yayımlanıyordu. Bu senaryolar genellikle birbiriyle uyumsuz ve tutarsızdı. Bu belgelerden birine rastlayıp senaristin yazdıklarını gerçek kabul ederek siyaset kurmak yanlıştı.

Bunun üzerine savunmaya geçerek, 1960’lı yıllarda ABD’nin Vietnam, Laos, Kamboçya siyasetlerinin nasıl oluştuğuna dair örnekler verdim. Binlerce Pentagon ve CIA raporu, Senato araştırma komisyonlarının oturumlarından çıkan yüzlerce belge, farklı lobilerin ve sermaye gruplarının çok farklı görüşleri neredeyse sürecin sonuna kadar ortalıkta uçuşup durmuştu. Ancak bütün bunlar, ABD’nin Sovyet ve Çin müdahalesini, yeni bir dünya savaşını göze alarak Vietnam’a bütün imkân ve kabiliyetleriyle saldırmasına engel olmamıştı.

Günümüzden geriye doğru baktığımız zaman senaryoyu görebiliyoruz: Vietnam’ın silah zoruyla ulusalcı komünistlerden arındırılarak sömürgeleştirilmesi. Beceremediler tabiî, sonunda 60 000 ölü bırakarak oradan ayrılmak zorunda kaldılar.

Geriye doğru baktığımızda, BOP senaryosunu da amaçlar ve hedefler düzeyinde, I. Körfez Savaşı’nın başladığı döneme kıyasla daha açık görebiliyoruz: kendi dış politikası, orduları, ideolojisi olan bölgesel ulus-devletleri etnik ve dini olarak parçalamak, yönetilemez hale gelen geniş alanlarda askeri üsler kurarak stratejik avantaj sağlamak, petrol ve doğal gaz trafiğini denetlemek.

Bunu ne ölçüde becerip istikrarlı bir kaos ortamı yaratabileceklerini emperyalistler arası soğuk, belki de sıcak savaş belirleyecek. Yirmi yıl sonra geriye doğru bakanlar, tıpkı bizim Vietnam olayının bütününü şimdi görebilmemiz gibi, senaryonun nasıl evrilip sonuçlandığını görebilecekler. Bizim dileğimiz, Türkiye’de yeni bir kurucu ulusal iradenin bütün bölgeye örnek oluşturacak bir devrimi gerçekleştirebilmesidir.

Arkadaşım, şu anda her şeyin bulanık göründüğünü, Türkiye’nin kaderinin dışarıdan belirlenerek kesinleşmediğini; her şeyin son tahlilde bizim elimizde olduğunu söylüyor. Buna kesinlikle katılıyorum.

Bizde kısmi, parçalı, çoğu kez yetersiz, hatta bazen de manipülatif bilgiden hareketle uçucu senaryo oluşturmak gibi, bazen “su akar deli bakar” şeklinde yorumlanmayı hak eden yaygın bir görenek var. Tarihe baktığımız zaman, olayların farklı iradelerin çarpışmasıyla beklenmedik sonuçlar yarattığını görüyoruz. İrade oluşturmak fikir geliştirmekle değil, ancak güç toplamakla mümkün. Dolayısıyla başkaları ne yaparsa yapsın önce biz ne yapacağımızı bileceğiz; gâvurun senaryosuna göre hizalanacak yerde, kendi siyasi programımızı uygulamak için güç toplayacağız. 

Yavuz ALOGAN
Aydınlık/16.04.2016