ABD’nin Suriye siyasetini belirleyen kuruluşlardan Atlantik Konseyi, yayımladığı son makale ile Washington ve Ankara arasındaki görüş ayrılığının giderilmesi için Türkiye’nin ‘Münbiç Cebi’ olarak adlandırılan bölgeye müdahale etmesi gerektiğini savundu.
Aaron Stein imzasıyla çıkan makalede ABD’nin Afganistan, Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bölgede yerel unsurlara yaslanan, Özel Birlikler aracılığıyla onları koordine eden ve hava operasyonları ile bu birlikleri besleyen stratejisinin bu zamana kadar başarılı olduğu ancak aynı durumun ‘Münbiç Cebi’ olarak adlandırılan bölgede geçerli olmadığı vurgulandı.
Stein, ABD’nin bu bölgede Eğit- Donat programıyla sırtını yasladığı grupların 30. Birlik örneğinde olduğu gibi alanı terk ettiğini ve grupların IŞİD’le mücadeleye değil Suriye Hükümeti’ni devirmeye odaklandığını hatırlattı. Yazar, Washington’un YPG aracılığıyla yürüttüğü mücadelenin Şadidi örneğinde başarılı olduğunu ancak artık durumun Türkiye’nin kırmızı çizgisine geldiğinin altını çizdi. Aynı zamanda Refik Hariri Düşünce Kuruluşu’nda görev alan Stein, Münbiç’teki özel duruma ilişkin şu satırlara yer verdi:
“Bölgedeki Arap ağrılıklı grupların komuta merkezleri bölünmüş durumda ve bu yüzden cephede koordinasyon zorluğu ile mücadele edildi. Dahası ABD, Nusra cephesiyle bağlantısından dolayı Ahrar el Şam ile birlikte çalışamaz. Suriye rejimi ve müttefiki Rusya diğer bölgelerde hava operasyonları ile isyancı güçleri dağıtarak insan gücünü İdlip’teki bölgeleri korumaya gönderdi.”
Türkiye’nin YPG’nin Fırat’ın batısına dair belirlediği kırmızı çizgi ve ABD’nin Suriye senaryosundaki önceliği iki ülke arasındaki temel anlaşmazlığı teşkil ediyor.
TÜRK ÖZEL KUVVETLERİ BÖLGEYE GİRSİN
Türkiye’nin ‘Kürt koridoru’ olarak adlandırılan yeni yapılanmaya karşı askeri önlemler alacağını belirten Atlantik Konseyi’nin uzmanı, ABD’nin IŞİD’le mücadelesinin ikinci aşamasını bu sorunun belirleyeceğini duyurdu.
Stein, yukarıda belirten sorunların çözümü noktasında Ankara’nın ‘muhalifleri’ silahlandırmanın ötesine geçip kendi Özel Kuvvet birliklerini bölgeye göndermesi gerektiğini savundu. Böylece, IŞİD’in ikmal yollarının kesileceğini ve Ankara’nın da YPG’ye ilişkin kaygılarını tatmin edeceğini iddia eden Stein, Türkiye’nin müdahale senaryosuna ilişkin şu satırlara yer verdi:
“Münbiç bölgesinde operasyonların etkili hale gelmesi için ABD ve Türkiye, bölgedeki hava operasyonlarına izin veren Suriye ateşkesine onay vermelidir. Ateşkes, sahada bulunan kuvvetlerin birbiri ya da Suriye hükümeti ile savaşmasına değil IŞİD ile mücadele etmesine yarayacaktır. Bu senaryo uyarınca Türkiye, ‘ılımlı muhalefet’ ile birlikte hareket edecek Özel Operasyon Birliklerini bölgeye konuşlandırabilir. Bununla birlikte Türk Özel Kuvvetleri bölgede konuşlanarak tıpkı PKK operasyonlarında İHA’ların kullanımı gibi hava harekatı için bilgi geçebilir.”
Bu kuvvetlerin varlığı ilerleyen dönemlerde küçük parçalar halinde tasarlanan Eğit Donat Programı’nın yeniden canlandırılarak çoğaltılmasına dönüşebilir. Programın hayata geçişi, Kürt olmayan askeri unsurların bölgede daha etkin hale gelmesi demektir. “
‘ABD, TÜRKİYE VE PKK ARASINDA ARABULUCU OLSUN’
Atlantik Konseyi 3 Mayıs tarihli ‘Türkiye’nin Suriye çıkmazı’ başlıklı bir başka raporunda da Türkiye’nin Cerablus üzerinden bölgeye girmesini savundu. Raporda, Aaeron Stein’ın son makalesinden farklı olarak bölgesel aktörlerin duruma nasıl tepki vereceği ve Türkiye ile ABD’nin neler yapması gereketiği senaryosu işlendi. Türkiye’nin bölgeye girmesi durumunda IŞİD ile savaşmasının muhtemel olduğu belirtilirken, Suriye’nin Türkiye’ye saldırıcak cephenin gerisinde olduğu, Rusya’nın ise muhtemel tepkisinin Akdeniz’de artan NATO varlığı ile caydırılabileceği, PYD’nin de ABD’nin hamleleri ile tepkisiz hale getirilebileceği makalede vurgulandı.
Raporun ‘Cerablusta ABD-Türkiye İşbirliği Şansı’ başlıklı sonuç bölümünde, Türkiye’nin operasyonlarına devam edebileceği ancak PYD’ye Cenevre kentinde devam eden Suriye müzakerelerinin 3. turuna katılması için vize vermesi gerektiği işlendi. ABD’nin Türkiye ve PKK arasında arabulucu rolüne soyunarak yeniden ‘barış süreci’ne katkı sunabileceği de makalede dikkat çekici öneri olarak kayıt altına alındı.
Öte yandan raporu kaleme alan Refik Hariri Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nden Fyasal Itanı ve Aaron Stein’ın 11 Mayıs’ta Washington’da konu ile ilgili bir panel düzenleyecekleri bilgisi Atlantik Konseyi’nin internet sitesi ile takipçilere duyuruldu.
Aydınlık Dış Haberler Servisi / 08.05.2016