12 Mayıs 2016 Perşembe

Suikast yalanına belgeli yanıt




Sözde‘Malta Belgeleri’ni inceleyen kitapta İttihat Terakki hükümetinin Eğitim Bakanı Ahmet Şükrü Bey’in 1926’da Atatürk’e suikast girişiminden idam edildiği iddia edildi. Şükrü Efendi’nin torununun paylaştığı ölüm belgesi iddiayı yerle bir etti. İttihatçı lider 1949’da eceliyle ölmüş.

Belge Yayınları’nın 2000 yılında yayınladığı, soykırım yalanlarının propaganda kitabı niteliğindeki “Malta Belgeleri İngiltere Dışişleri Bakanlığı Türk Savaş Suçluları Dosyası” adlı kitapta, sözde İngiliz arşivlerinden belgelere dayanarak İttihatçılar 1915 Olayları ve Ermeni Soykırımı ile suçlanıyor. Kitabı basan Belge Yayınevi’nin sahibi, “Batı’nın proje görevlisi” olarak tanınan Ragıp Zarakolu. Kitabın yazarı Vartkes Yeghiayan. Ali Sait Çetinoğlu, önsözünde kitabı “Malta Belgeleri’nin izini sürmek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun da sorgulanması demek” sözleriyle tanıtmış.

Kitaptaki çarpıcı yalanlardan biri, “2763 No’lu Malta Sürgünü” olarak adı geçen İttihat ve Terakki üyesi Ahmet Şükrü Bey hakkındaki iddialar. Ahmet Şükrü Bey’in torunu, fizik öğretmeni Tuncay Çığman, elinde belgelerle dedesi hakkında yapılan tahrifatları yalanladı. Çığman’la ailesini, kitabın niyeti ve ileri sürülen yalanların amacı üzerine söyleştik.

KRONİK AYYAŞTI YALANIYLA BAŞLAMIŞLAR

| Dedeniz Ahmet Şükrü Bey nasıl bir insandı?

Ben küçükken kaybettik, çok yaşlanmıştı. Onu daha çok dayım ve anneannemden dinledim. Kitapta ‘kronik ayyaştı, çok ahlaksızdı, fena tanınırdı’ gibi iddialar kesinlikle doğru değil. Dayıma ‘Dedem size nasıl davranırdı’ diye sorduğumda ‘Hiçbir fiske vurmamıştır! Hiçbir gün sesini yükseltmemiştir bize karşı’ derdi.

| Dedenizin İttihatçı kimliğinden bahsedelim mi?

Dedem mutasarrıftı, 40 yıllık bir eğitimle yetişiyor. Şimdinin profesörü gibi. Kastamonu’da görev yapıyor, milletvekili seçiliyor. İttihat ve Terakki Hükümeti’nin Maarif Bakanı.

| Bakanlığı döneminde Ermeni öğretmenleri işten attığı yazılmış kitapta...

Ailemin hem Ermeniler hem de Rumlarla ilişkileri her zaman çok iyi olmuştur. Hatta bir anımı anlatmak isterim. Ben anneannemden bir kez tokat yedim. Kıbrıs çıkartması sırasında o heyecanla teyze kızlarıyla birlikte pencereden dışarı ‘Kıbrıs Türktür’ diye bağırmaya başladık. Komşularımız Rum’du. Anneannem hemen gelip ‘Siz utanmıyor musunuz? Rum komşularımız var, onları korkutacaksınız’ dedi ve bize birer tokat attı. Dedemin de anneannemin de Ermeni, Rum diye ayrım yaptığını asla düşünmüyorum.

KUVAYİ MİLLİYECİ OLDU SUÇU BÜYÜDÜ

| Bakanlıktan ayrıldıktan sonra Kurtuluş Savaşı ve Kuvayi Milliye’ye destek veriyor dedeniz...

Evet. Kuvayi Milliye’nin Kastamonu’da örgütlenmesinde dedem ve çevresindekiler, amca oğulları hepsi görev almış. Bir akrabamızın anlattığına göre dedemler Osmanlı Bankası’nın zararlarından yakınıyorlar ve kendi aralarında bir fon kurmaya karar veriyorlar. Bir süre sonra Kurtuluş Savaşı için para lazım oluyor ve bu fondaki parayı kurtuluş mücadelesine veriyorlar. Parayı teslim alan komutan ‘Senet sepet istemiyor musunuz?’ diyor. Onlar da ‘Hayır istemiyoruz, çünkü biliyoruz ki siz savaşı kazanırsanız bunu bize geri ödersiniz, kaybederseniz zaten para bizim bir işimize yaramaz’ yanıtını veriyorlar. O günün insanları öyle... Bir de şeker ticaretinden bahsediliyor kitapta. O ticaret sırasında bir yargılanma geçiriyor. Bu yargılanma yolsuzluk yaptığı için değil. Aile içinde konuşulanlara göre, Kuvayi Milliye’ye silah taşımakla ilgili bir suçlama. İngilizler tarafından bir soruşturma oluyor. Soruşturmadan bir şey çıkmıyor tabii ki. İyi ki soruşturmadan bir şey çıkmıyor, çıksaydı silahlar ele geçerdi...

BELGELERİN KAYNAĞI DA SAFSATA

| En büyük yalanları sona sakladık. Dedenizin 21 Eylül 1919’da Malta’ya sürgün edildiği yazılmış...

Yok öyle bir şey. Dedem Malta’ya sürgüne gönderilenler arasında değildi. Kaldı ki Malta’ya sürülenlerin de soykırım yaptığına dair hiçbir delil yok. İngilizlerin de ‘Türk savaş suçluları’ adı altında belgelerinin olması mümkün değil.

| Kitapta Ahmet Şükrü Bey’in, Atatürk’e suikast girişiminde müdahil olduğu, İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak 1926’da idam edildiği iddia edilmiş.

Kesinlikle yalan. Ben dedemi tanıdım, öldüğü günü bile hatırlıyorum.. Dedem 1949’da eceliyle öldü. En önemlisi ölüm belgesi burada.   

Sevgi Özkara
Aydınlık / 26.04.2016