Aydınlık ve Ulusal Kanal ekibi operasyon bölgesinde halkın nabzını tuttu. Önce operasyon sürecine nasıl gelindiğini hatırlatmakta fayda var. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı altında Türkiye’ye dayattığı “sözde açılım projesi” ya da “barış süreci” dönemlerinde silahların susması bölge halkını büyük oranda rahatlattı. Çünkü hem asker anası ağlamıyor, hem de çocukları dağda olan anneler çatışma ve ölüm haberi almıyordu. Bu dönemde “Kürt halkı özgürlüğüne kavuşuyor” propagandası eşliğinde bölge tamamen PKK/HDP’ye terk edildi. Oslo görüşmeleri, Habur sınır kapısındaki çadır mahkemeleri sürecin zirvesini oluşturdu.
KCK YARGILAMALARI BAŞLADI
AKP eliyle bölgede devlet yetkililerinin etkisiz hale getirilmesi sürecinde PKK da şehirlere rahatlıkla inmeye, kolluk kuvvetleri oluşturmaya, kimlik kontrolleri yapmaya başladı. Hatta KCK aracılığıyla yerel mahkemeler kurup yargılamalar bile yaptı.
Bölgede devletin varlığını göremeyen halk PKK/HDP’nin kucağına düştü. Bu süreçte PKK halktan vergi almaya, haraç toplamaya başladı, vermeyenleri cezalandırdı. Mecburi askerlik adı altında çocukları ya kandırarak ya da tehdit ederek dağa çıkardı.
PKK’YA VERGİ BIKTIRDI
Vergi adı altında PKK’nın baskılarından bıkıp hayvancılığı bırakmak zorunda kalan Şırnaklı V.B. “Hayvancılığı neden bıraktınız?” sorumuza “Bu koşullarda hayvancılık zararlı bir meslek. Devlete vergi veriyorsun, orasını anladık. Çünkü devlet bizim devletimiz. Ama PKK’ya da vergi veriyoruz artık. Elimizdeki hayvanın yüzde 15’ini PKK’ya vermek zorundayız. O da yetmiyor, kırsalda dolaşan PKK’lılar ‘aç kaldık’ diyerek istediği koyunu seçip gidiyor” yanıtını verdi.
Yüksekova’da esnaflık yaparken operasyonlar nedeniyle Van’a göç eden HDP’nin bir zamanlar aktif çalışanlarından R.L., “Biz PKK hendek kazsın, yol kessin, barikat kursun ya da mayın döşesin diye HDP’ye oy toplamadık. Biz barış ve huzur için HDP’ye oy topladık. Ama HDP barajı aşınca durum tamamen değişti. Aldıkları oyu ‘Halk artık bizim yanımızda. Biz ne dersek o olur’ düşüncesiyle ‘yok öz yönetim, yok özerklik’ adları altında bizi ateşe attılar. Kürt halkının böyle talepleri yok. PKK, HDP’yi kullanarak halkı uyuttu ve sonuçta binlerce insan yersiz yurtsuz kaldı. Şimdi herkes HDP/PKK’ya lanet yağdırıyor. Bir de tutturmuşlar ‘silahlar sussun’ diye! Silahı eline alan PKK! Hendek kazan PKK! Evlere EYP döşeyen PKK! Kürt halkı bu gerçeği gördü artık. Şimdi seçim olsun HDP yüzde 5’ten yukarı oy alamaz. Onu da elindeki silah zoruyla alır.”
DEVLETE DEĞİL KÜRTLERE SAVAŞ
Yine Yüksekova’da esnaf Ü.L. yaşananları şöyle özetliyor: “Ben kendimi bildim bileli Kürt partilerine oy verdim. Son iki seçimde de aktif çalıştım. Bu olaylar karşısında tespitim şöyle: PKK ayağına kurşun sıktı. Yani beni kaybetti, ona oy verenleri kaybetti, onu destekleyenleri kaybetti. HDP/PKK devlete savaş açtığını zannederek aslında Kürt halkına savaş açtı. Çünkü biz savaş istemiyoruz.”
Ü.L. Güvenlik operasyonlardan ise çok umutlu: “Çok umutluyum. Ben evimi boşaltmayacağım. Çünkü devlet bu işi bitirecek ve ben tekrar yurduma geri döneceğim. Bakın Cizre’ye, Silopi’ye, Silvan’a. Yarın burası da huzura kavuşacak. Ve bu Kürt halkı ‘sana lanet olsun PKK’ diyecek. Zaten bunu şimdiden demeye başladı. Ben bir HDP’li olarak bunu diyorsam gerisini sen düşün.”
KÜRT HALKINI BİTİRDİLER
Şırnak’ta 3 katlı evi operasyonlarda yerle bir olan emekli memur C.Y. anlatıyor: “Bunlar ‘biz sizin haklarınızı savunuyoruz, Kürt halkını savunuyoruz, Meclis’e gireceğiz bu işi bitireceğiz’ naralarıyla bizlerden oy aldılar. Ve hakikaten bu işi bitirdiler. Kürt halkını bitirdiler. Şırnak’ta, Cizre’de, Nusaybin’de, Yüksekova’da insan kalmadı. Bunların yüzünden binalar da yerle bir oldu. Sen ‘silahlar sussun’ diyorsun, evimin önüne barikat kuruyorsun. Yetmedi bir de bomba düzeneği yerleştiriyorsun. Bu ne biçim barış? Kısacası biz baştan aşağı yanlış yaptık. Tabii yanlış yaptığımızı da şimdi görüyoruz ne yapalım...”
15 YAŞINDA HENDEĞİN BAŞINDA
HDP’de bir dönem aktif yöneticilik yapmış Yüksekovalı bir esnaf durumu şöyle anlatıyor: “Her sokağa ya da her hendeğin başına 14-15 yaşlarında çocukları dikmişler, nöbet tutturuyorlar. Geceleri o çocukları bir görseniz şaşırırsınız. Soğuktan korunmak için yaktıkları ateşin, neredeyse hendeğin içine girecekler. Yüzleri is içinde ve simsiyah. Okulda olması gereken çocukların hendekte ne işi var? Bunu anlamak mümkün değil. 13-14 yaşındaki çocuk devletle savaşacakmış. Madem devletle savaşacaksın o zaman dağdaki kadronu indirsene şehirlere! O zavallı çocukların ne günahı var? İnanın, onların hiçbir şeyden haberleri yok. Dağ kadrosundan Yüksekova’ya gelen kişi sayısı 20 civarında. Gerisi çoluk çocuk. Ama bunda ne PKK’nın ne de HDP’nin suçu var. Bu olayların tek sorumlusu bizleriz. Çünkü biz buralarda yöneticilik yaparak, bunlara oy vererek bu duruma geldik. Şimdi ben hem kendime lanet yağdırıyorum hem de HDP’nin yöneticilerine ve vekillerine. Biz güya Kürdün özgürlüğünü savunuyoruz. Böyle özgürlük mü olur? Bu olaylar yüzünden iş yapamaz hale geldik. Ne ticaret kaldı ne başka bir şey.”
HALK HDP’Yİ NEDEN DESTEKLEDİ?
Devletin varlığını göremeyen ve PKK’nın baskılarına maruz kalan bölge halkı 7 Haziran seçiminde HDP/PKK’yı desteklemek zorunda kaldı. Ve PKK Meclis’e girdi. Bölge halkının HDP/PKK’ya oy vermesinin bir başka nedenini de Yüksekova’nın merkez mahallelerinin birinde muhtarlık yapan, daha sonra ilçeden göç etmek zorunda kalan bir yurttaştan dinledik. “Biz HDP’ye gece rahat uyumak için oy verdik. Çocuklarımız kandırılıp ellerine silah almasın diye oy verdik. Çünkü buna Yüksekova halkı olarak gerçekten inandık. Bu inanç o kadar kuvvetliydi ki bir çok devlet yetkilisi bile HDP’ye oy verdi. Bizde ‘HDP barajı aşarsa silahlar susar, aşamazsa kaos olur’ inancı hakim olmuştu. Ama ne yazık ki tam tersi oldu. HDP barajı aştı kaos başladı. Ve bizim ‘barış ve huzur’ inancımız yerle bir oldu.”
Ufuk Akkaya / İlyas Gümrükçü
Aydınlık / 28.04.2016