23 Mayıs 2016 Pazartesi

Bin David yeter mi? Yetmez ama evet


Bin David neden mi kovuldu? Kendisi de şefkatli bir baba olan Sultan Tayyip Han hazretleri, Ağustos 2014’te kendisine mektup yazıp “Lütfen babamı işten kovun” diye ricada bulunan Sadrazam Bin David’in o tarihte 9 yaşında olan kızı Hacer Büke’nin arzusunu 1 sene 248 gün sonra yerine getirdi. Cevap yazısında Sultan,”Prenses Cilvekuş Hacer Büke, kıymetli talebini hemen o anda yerine getirmediğim için inan çok pişmanım. Biraz geç oldu ama ‘geç geldi, oh şükür sağlam geldi desinler geçmiş olsun’ demesinler kızım” demiş. 

Nükte bir yana bazıları için ‘yahu biz bu mahlûklarla aynı gezegende mi yaşıyoruz’ hayret ifadesini kullanırız ya, işte tam bu tabire uygun davranan muhalif yaratıklarla maalesef aynı gezegeni paylaşıyoruz. Sadrazam Bin David’in makamından azil edilmesi olayına demokratla diktatörün savaşı diyenler oldu. Bin David demokrat oluyor. Sultan Tayyip diktatör.

BEKİR COŞKUN ŞAŞKINLIĞI

Diktatör Tayyip “milletin seçtiği Başbakanı kovmuş” da Bekir Coşkun’umuz şaşkına dönmüş. “Birisi bu haddini bilmez, hukuk tanımaz, kanunları takmaz, dilini tutamaz, saygıdan anlamaz şahsın karşısına çıkıp onu durdursun” diye beklemiş ama nafile.

Bekir’imize ne Ekmek için Ekmeleddin, ne “seni Başkan yaptırmayacağız” türküsünün bağlamacısı Demirtaş, ne seks kasetçisi Fethullah Gülen, ne beyzbolcu Obama, ne de kendisine hayrı olmayan Kılıçdaroğlu Türkiye’yi diktatör Sultandan kurtarmaya yetmemiş. Bahçeli’nin kültür seviyesini çok makbul görmemiş olacak ki frankafon Bekir’imiz dikensiz gül vaat eden Bahçeli’ye hiç umut bağlamamış.

En nihayet muhterem karısına Davudoğlucu oldum müjdesini vermiş. Neden? Çünkü dudu dilli, nükteci ve sözünü sakınmayan yılların tecrübesi Bekir’imiz çaresiz, mahkûm ve mağdurmuş. Bahtsız, şaşkın, mutsuz ve biçare çöl Bedevisi misaliymiş. Şaka mısınız siz? Basın ve toplum ilmi derslerinde size siyasetin şans oyunlarından ibaret olduğunu mu öğrettiler? Bu ne sorumsuzluk? Size inanan, sizi okuyan, yazılarınızda çözüm arayan, size umut bağlamış okurlarınızı, tombaladan ne çıkarsa bahtınıza, tarzı önerilerinizle yönlendirmeniz demokrasi mi getirir?

NE KADAR FAŞİZM O KADAR DEVRİM’ TEORİSİ

Bekir’imiz aymaz, şanssız, aciz ve bedbahtmış. Yok canım, dur hele bu kadar da değil. Halen bir umut var. 70’li yıllarda bazı sol örgütler, “ne kadar faşizm olursa devrim bu kadar hızlı gelir” felsefesine inanırdı. 12 Eylül faşist askeri darbenin ardından devrim beklerken ABD’nin kısa pantolonlu tonton Özal kapitalizmi geldi. Siz en iyisi 15 Ocak 2017’yi bekleyin. Saksafon “yağcı” Clinton’un demir leydisi Hillary Clinton’a umut bağlayın. Baltacı Sultan Tayyip’in haddini bildirecek Kraliçe Katerina’yı pazarlayın.

ERDOĞAN SULTASINI CANSHIRAŞ SAVUNUYOR

AKP’nin hem devleti hem de toplumu tek parti sistemiyle yönetmek istediği aşikâr. Erdoğan bu sistemin Türk usulü Başkanlık nizamıyla Başbuğ olmak istiyor. Giderse çok şey kaybedeceğini biliyor. Bu sebeple sultasını canhıraş savunuyor. Ölümüne de savunacak. Etrafında Brütüs tehdidi oluşturacak hiçbir varlığa izin vermiyor. Mutlak sultanızı oluşturabilmeniz için rakiplerinizi, düşmanlarınızı veya düşman olabileceği ihtimali olanları potansiyel tehlike olarak görür ve yok edersiniz. Dünyamızda “demokrasi” veya “diktatörlük” olarak ad ettiğiniz hangi emsal ülkenizde bunun tersi var.

Sınıflı toplumlarda sultayı kontrol eden zümre veya sınıfın kendisine ve yandaşlarına siyasi ve iktisadi imtiyaz tanırken yönetilen üzerinde kara bir basan gibi çöktüğünü, diktatörlük kurduğunu bizim meşhur muhalif kalemler bilmez mi? Saltanatı kontrol edenlerin, Bekir’imizin umutları gibi, gerekiyorsa ABD, AB, İsrail, PKK, IŞİD, El-Nusra, ÖSO, Katar, Suudi, Gülen, tarikatlar, liboşlar, solaklar, azınlıklar, kutsal kitaplar, peygamberler, camiler ve hatta iblise bile umut bağlayacaklarını idrak etmekten yoksun musunuz? Mutlak saltanat isteyen biri için, gücü yettiği takdirde, bir gün mutlaka onu kollayıp destekleyenleri, omuz verenleri, üzerinden teker teker atacağını anlamıyor musunuz?

AZLİN ASIL NEDENİ SURİYE VE ESAD

Peki, neden kovuldu? Bin David yeter mi? Yetmez ama evet. Şüphesiz meselenin birçok yönü var. Konu ile ilgili çok doğru unsurlar serdedildi. ABD ve AB gazetelerini, Gülen medyası ve kitlesini, Gül-Arınç ve şürekâsını tarayıp okuyanlar azlin arkasında yatan sebepleri öğrenebilir. Ancak mevcut analizlerin ezici çoğunluğunda önemli bir tespit eksiği var. Bütün bu unsurları ve sebepleri tetikleyen ve harekete geçiren ana unsur Suriye ve Esad faktörüdür. Suriye’nin sihirli kelime olduğunu, yükselen ve yok olan devletler ile siyasilerin kaderini belirleyen coğrafyanın ismi olduğunu 5 senedir anlatıyoruz. Kibir abidelerine anlatamadık. Ülke ve bölge koşulları sizi öyle bir noktaya savurur ki feleğinizi şaşırırsınız. Erdoğan’ın feleği şaşkın. Rusya, İran’a, Çin’e muhtaç. Bu kapıların anahtarını açan kilit ise Suriye.

Sadrazam Bin David’in azli Türkiye ve bölge için hayırlı, bereketli ve meymenetli olsun inşallah. Bin David Suriye savaşı ve felaketinin baş sorumlusudur. Bölgemizin en önemli ülkeleriyle ilişkilerimizi sıfırlayandır. Suriye ve Esad yalanlarının mimarisidir. Türkiye ve bölgenin mevcut tablosunu resmedendir. Giderayak, “Allah birliğimizi beraberliğimizi bozmasın” demiş. Allah sevgi kaynağıdır onarır bozmaz Bin David Efendi. Ama tarih sizi, Türkiye ve Suriye’nin birliği ve beraberliğini bozan kişi olarak hatırlayacak. 


Mehmet YUVA
Aydınlık / 08.05.2016